Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu babası Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk 1922 yılının Ağustosunda Türk ordularının baş komutanı batı cephesinde taarruz emrini verdi. Ne gariptir ki bugün aynı devletin Cumhurbaşkanı 26 Ağustos’ta Türklerin Anadolu'ya girdikleri meydan savaşını kutlamaya gidiyor. 1000 yıl geriye gidip atalarımızın bir zaferini kutlamak tabi ki güzel bir şey. Ama sanki o fethedilen Anadoludan kovulup atılmalarına ramak kalmış bir anda yurdu yine asıl sahiplerine veren kurtarıcılarımızı unutmak nankörlük olmuyor mu?
26 Ağustos gecesi 1919’dan beri Anadolu'da işgali sürdüren Yunan ordularına karşı taarruz emrini veren Atatürk Afyon Kocatepe dağındaki karargahından muharebeyi idare etti. Geceden 5. Süvari kolordusunu düşmanın ardına sızdırdı. Sabah saat 4.30 da Türk ordusunun cephesinden düşmana 1000 top ateşlendi. Piyadelerimiz Tınaztepeyi süngü hücumu ile ele geçirdi. Ardından bütün tepeler tek tek düşmeye başladı. Belentepe, Kalecik Sivrisi, Çiğiltepe tek tek düştü.
27 Ağustos sabahı Türk ordusu yeniden Tarruza geçti. Ve bugün Afyonkarahisar kurtuldu. Ordu karargahı Afyon!a taşındı.
28 Ağustos Türk ordusu taarruza devam etti. Düşman sürekli olarak hırpalanıyor. merkeze doğru toplanıyordu.
29 Ağustos. Süvari kolordumuz düşman ikmal yollarını kesti ve 5. yunan tümenini tamamen çevirdi. Türk ordu karargahında ne yapılması gerektiği tartışılıyordu. Tamamen imha etmek savaşı meydan savaşına dönüştürmek mi yoksa düşmanın kontrollü bir şekilde kaçıp gitmesine göz yummak mı?
Ve 30 Ağustos harekatı ile yunan ordusu kama gibi ikiye bölünmüş, Türk atlıları düşman cephesinin fersah fersah arkasına sızmıştı. Genel taarruzla Yunan ordu karagahı esir edildi. Geri hatlarla ve İzmir'deki yunan ordu karargahıyla haberleşmesi kesilen Yunan ordusu dağılmaya başlamıştı.
Yunan ordusunun merkez grubu darmadağınık bir halde ve esir düşmüştü. Güney grubu palas pandıras İzmir'e doğru kaçarken, kuzey grubu'da Bandırma Yalova ve Erdek yoluna düşmüştü. 5.günde 30 Ağustos başkomutanlık meydan muharebesi kazanılmıştı.
Düşman artık kaçıyordu. Süvariler düşmanı küçük müfrezelere ayırıyorlar. Bu parçalardan en az bir,sini ikisini imha ederken düşman yine toparlanıyor, süvariler yine küçük parçalara ayırıyorlardı. Canımız istedikçe sürüye dalıyor istediğimizi çekip alıyorduk.
Bu küçük kıyamet Yunan zihinlerinde yüzlerce yıl unutulmayacaktır.
Kütahya ve Uşak alınacak. Bütün yunan ordu karagahı esir düşecekti.
1 Eylülde Türk ordusunun takip ve imha harekatı başladı. Anadolu'daki Yunan ordusunun yarısı imha yada esir edilecekti. Kurtulanlar İzmir Dikili Mudanya Çeşme taraflarına doğru palas pandıras kaçıyor gemilere doluşuyorlardı.
9 Eylül’de Türk ordusu İzmire girer. Yani 26 Ağustos’tan başlayarak 9 Eylüle tam 14 günde düşman Anadolu topraklarından atılmıştır.
Bu o kadar büyük bir kurtuluş savaşıdır ki, Hindistandan bütün 3. dünya ülkelerine ve müslüman dünyasına kadar her yerde sevinç ve şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bütün mazlum ülkelere bir mihenk taşı olmuştur. Ve bu insanların kurduğu devletin ve makamların başında oturanların bugün bu kurucu babalarımızı görmemezlikten gelmeleri milletin canını çok acıtmaktadır.
Kurtuluş savaşı batı cephesindeki 10.000 aşkın şehidiyle, fransız cephesindeki 30.000 kişilik şehitleriyle ve doğu cephesinin onbinlerce şehdiyle ve her şeyin başladığı yer olan Çanakkalenin 250.000 şehidiyle dile gelirde sizi öyle bir lanetler ki; atalarınızın ruhlarının yüzüne bakamazsınız. Atatürk’e karşı, Kemalizme karşı, laikliğe, cumhuriyete karşı, demokrasiye karşı, Türklüğe karşı, Anadolu erenlerine karşı başınızı yerden kaldıramazsınız.
Biz baktığımız zaman Atilladan, Metehan’a kadar, Kültiginden, Alparslana kadar, Fatihten Mustafa Kemal Atatürk’e kadar aynı dilin ve aynı milletin Türk’lük şuurunun menkibeler silsilesini görürüz. Ki m ki bunlardan sadece birini yüceltir, atalarını yerer fitne olmuştur, fitne olduğunu bilmez...
26-8-2017 / İstanbul
FACEBOOK YORUMLAR