Av.Jülide OKTAY

Av.Jülide OKTAY

[email protected]

YAPAYA KAPILIP GERÇEĞİ UNUTMAK

26 Kasım 2023 - 17:43 - Güncelleme: 06 Ocak 2024 - 21:54

Yapay zekânın bulunması sonrasında büyük bir ivme ile gelişen teknoloji sebebiyle insanlar kendilerine daha az ihtiyaç duyulacak bir döneme girildiği kaygısı ve işsiz kalacakları korkusu taşımaya başladılar. Bu türden durumlara geçmişte de rastlanılmıştı.

James Watt’ın daha birkaç yüzyıl önce icat ettiği buhar makinesinin bir yelkenli gemiye akuple edilmesi sonrası ilk buharlı gemiyi limanlarında gören Hollandalı yelkenciler, yakın gelecekte gemilerde yelkenci tayfaya ihtiyaç kalmayacağını fark ederek geminin buhar kazanını ayaklarındaki sabolarla (ahşap tabanlı ayakkabı) tahrip edip tepkilerini göstermişlerdi. Tarihte bu tip olaylar “sabotaj” olarak adlandırılmıştı.

Geleceğin işgücünün; yapay zekâlı bilgisayarlar, makineler ve robotlardan oluşacağını hepimiz biliyoruz. Buna teoride basitçe “emek verimliliğe” geçiş de denilebilir. Durum böyle olunca; insanın iş hayatındaki rolü tartışmaya açılmış, mesleklerin geleceği ve daha da önemlisi gelecekte insanların iş sahibi olup olmayacağı konusundaki kaygılar alevlenmiştir.

En kuvvetli muhtemel sonuç; önümüzdeki on yıllar içerisinde işsizliğin artması ve en büyük iş kayıplarının da becerilerin önemli olmadığı mesleklerde yaşanmasıdır. Diğer yandan, işgücü eksen değiştirdikçe bazı meslekler işlevini yitirip tamamen ortadan kalkarken yerini yeni meslek kolları ve istihdam alanlarının alacağı düşünülmektedir. İleri tarihlerde giderek daha fazla işin yerini teknoloji aldıkça işsizliğin vahim boyutlara ulaşabileceği ve insanların para kazanamadıkları için devletten gelen ödemelerle geçinmek durumunda kalabilecekleri de öngörülen ihtimaller arasındadır.

Yapay zekâ yeni bir teknoloji olmasına rağmen daha şimdiden; sağlıktan eğitime, sanayiden hizmete kadar birçok sektöre nüfuz etmeyi başarmıştır. Özellikle yargı ve hukuk alanındaki işlerin hafifletilmesi amaç edilse de, belki çok daha ileride yargı süjelerinin yerini alabilecek yeteneğe erişebilecek olan yapay zekâ yazılımlarının, hâlihazırda hukuki danışmanlık hizmeti verirken danışanlarını adeta ipe götürecek hatalar yaptığı görülmekte, hukuki kararlar verirken vicdani kanaat kullanamadığı için bunların titizlikle denetlenmesi gerekmektedir.

Yapay zekânın kullanımı çok çeşitli alanlarda o kadar hızlı yayılmıştır ki, bu konuda transandantal bakış açısı sergilemek neredeyse imkânsız gibidir. Öyle ki, bilim insanları bu teknolojinin insan biyolojisinde dahi kullanılabileceği fikrini ortaya atmışlardır. "Transhuman" olarak adlandırdıkları bu yeni insan, temelde büyük farklılıklar olmakla birlikte Friedrich Nietzsche'nin "Übermensch" (üstün insan) kavramına çağrışım yapmaktadır. Her iki kavram da insanın gelişimini amaçlamakla birlikte; übermensch bu gelişimin ancak insanın kendi çabası ile ve ahlaki, felsefi ve içsel alanlarda dönüşerek yapılabileceğini vurgularken, transhuman bu gelişimin teknoloji aracılığı ile ve bedende, insanın fiziksel ve zihinsel yeteneklerinin dönüştürülmesi ile olabileceğine odaklanmaktadır.

Bu süreçte insan yapay zekâ ile git gide robota yaklaştırılırken, robotların da suni deri ile kaplanıp kıyafet giydirilerek insanlara benzetilmeye çalışıldığına şahit olduk. Robot Sophia’nın “İnsanlığı yok edeceğim!” söylemi ve yapay zekâ alanında çalışan şirketlerin “Yapay zekâ, yavaş ve güvenli bir şekilde ilerletilmeli.” yönündeki açıklamaları birçoğumuzun aklına Arnold Schwarzenegger’in oynadığı "Terminatör" adlı James Cameron filmlerini getirmiş olabilir. Fakat burada insanlığın, bir yapay zekâ ağı olan Skynet tarafından tehdit edilmesi veya makinelere karşı yürütülen aksiyon ve kovalamaca dolu mücadeleye değil, çok daha derin bir hikâyeye değinmek istiyorum: Ahşap bir kuklanın gerçek bir çocuğa dönüşme isteğinden.

“Geppetto” (God/Tanrı) adında bir marangoz, odun parçasından bir kukla yapar ve ona “Pinokyo” (Person/İnsan) adını verir. Bunu çağdaş dönemde bilim insanı olan Geppetto’ların transhuman yapmasına benzetebiliriz.

Pinokyo, sihirli bir şekilde canlanır ve insan gibi hareket etmeye başlar. Transhuman zaten bu yeteneğe sahiptir. Pinokyo'nun burnu her yalan söylediğinde uzar. Kim bilir zihinsel yeteneklerin dönüştürülmesi sırasında belki transhumenda da sürpriz bir şekilde yalan/doğru sensörü açığa çıkabilir.

Gerçek bir insan olmak için sadece hareket etmek, düşünmek veya zihinde bilgiyi bir yük gibi taşımak yeterli değildir. Vicdan ve duyguları kullanarak bilgiyi özümsemek de gerekir.

Gerçek bir çocuk olmak için çıktığı yolculukta Pinokyo’nun başına birçok kötü olay gelir. Pinokyo, Geppetto'yu kurtarmak için dev bir balinanın içine girerek fedakârlık gösterdiğinde, sahip olduğu bilgileri duyguları aracığı ile özümsemiş, hissetmiş, içselleştirmiş ve böylece insan olmayı hak ettiğini kanıtlayarak gerçek bir çocuğa dönüşmüştür. Mesele göre insan olmanın önemi, duygularda ve içsel özelliklerde gizlidir. Dolayısıyla Pinokyo’nun gelişimi tıpkı übermensch kavramında olduğu gibi, kendi çabası ile içsel bir dönüşüm yaşadığında gerçekleşir.

Yapay zekânın yaşam ve çalışma şeklimizi nasıl derinden dönüştürdüğünü hepimiz zamanla göreceğiz. Mesela gelecekte açlıktan ölen insanlar veya eziyet gören hayvanlar hala var olacak mı? İnsanlar; çaba göstermeden bilgiye ulaşılan transhumana dönüşmeyi mi, yoksa klasik yöntemle çalışarak bilgiyi özümseyen übermensch olmayı mı tercih edecekler? Transhuman olup uzun yaşamayı mı, übermensch olup anlamlı bir hayatı mı?

Yapaya kapılıp gerçeğin (özün) unutulmadığı bir gelecek dilerim.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum