Turhan BAL

Turhan BAL

....
[email protected]

MUTLULUK HAREKETİNİ ÜSKÜDAR'DAN BAŞLATALIM VAR MISIN?

23 Temmuz 2013 - 13:54

Birbirimizle selamlaşalım. Merhaba,
günaydın, iyi günler, selam’ün
aleyküm, hayırlı günler, iyi akşamlar,
bereketli olsun, afiyet olsun, afiyetler...
Diyelim. Ne dersek diyelim
selamlaşalım ve tebessüm edelim.
Ne kaybederiz?

Çocukluk yıllarımızın geçtiği sokakları,
mahalleleri düşündüm bir an. Ne
kadar güzeldi. Herkes birbirini tanırdı.
Bu tanışıklığın temelini ise selamlaşma
kültürü oluşturuyordu. Herkes
birbiriyle birşekilde selamlaşır ve tebessüm
ederdi. Selamlaşılmaz ise
hemen “hayırdır, selamsızdan mı geldin
kardeş” diye nazire yapılırdı. Karşı
tarafta özürünü beyan ederdi ki, derdi
ile dertlenilirdi. Sıkıntısına elbirliğiyle
çözüm bulunurdu.

Eşin, dostun, kardeşin, komşunun haliyle
hallenilir; derdi varsa dertlenilir,
sevinci varsa sevinilirdi. Her şey paylaşılırdı.
Tüm yollar illa ve illa iyiye,
güzele ve mutluluğa çıkardı.
Çocuktuk herkesin evinde televizyon
yoktu. Televizyonu olan evlere gidilir
yemekler, çerezler, içecekler ve herşeyden
önemlisi sohbetler paylaşılırdı.
Televiyondaki ajansdan önce muhabbetle
mahalle ajansı geçilirdi. Herkesin
birbirinden haberi olurdu. Mevsimin
ilk sebzesinin yemeği pişen evden,
koku yayıldı, komşumunda canı çeker
diye düşünen evin kadını komşusuna
da pişirdiğinden tabakla gönderirdi ve
o tabak hiçbir zaman boş gelmezdi.
Mahallemizin bekçisi vardı. Düdüğünü
öttürünce, yapmayı düşündüğümüz
bütün haşarılıklardan vazgeçer,
okulun yolunu tutardık. Omuzundaki
ahşap kefeli tepsilerde yoğurt satan
“Yoğurtçu İsmail Amca”mız vardı,
ayırdığı yoğurt kaymaklarını yemek
için arkasından elimizde kaşıklarımızla
koştuğumuz.

Çocuktuk bilmezdik evimizde sahur
telaşı başlayıp, komşularla birlikte kurulan
kocaman iftar sofraları olmadan
Ramazan’ın geldiğini. Herkesin birbirine
dağıttığı aşureler ortaya çıkmadan
bilemezdik Muharrem’i. En acısı da
bilemezdik mahallede bir cenaze olduğunu
bol fıstıklı irmik helvası evimize
gelmeden.

Biz çocuktuk gördük, görerek öğrendik.
Çocuklarımıza bunları ne kadar
gösterdik. En son ne zaman komşumuzla
selamlaştık, en son ne zaman
eş-dost ziyaretine gittik, en son ne
zaman iftar sofrasında sevdiklerimizi
ağırladık, en son ne zaman evimizde
aşure pişirdik de dağıttık? Acıdır ki
artık kaybettiklerimizin ardından helva
bile yapılmıyor ki yıllardır yemedim
desem yeridir.

Sözün özü dostlar, hızla gelişen teknoloji
ve iletişim araçları bizleri gerçek
güzelliklerden uzaklaştırarak, yapay
bir yaşama sürüklerken anonim değerlerimizi
de erozyona uğratıyor. Gün
geçtikce birbirine yabancılaşan, birbirini
tanımayan, bilmeyen ve bilinmeyene
olan şüpheden, korkudan
kaynaklanan güvensizlik hissi gün
geçtikce artıyor. İnsanlar yalnızlaşıyor,
birbirine öteki oluyor. Her geçen gün
bu güvensizlik, kendini güvende hissetme
adına bireysel silahlanmaya, tek
başına sorunu çözme adına madde bağımlılıklarına
ve daha bir çok olumsuz
fiilin meydana gelmesine zemin hazırlıyor.

Tek çare var! Kaybolan değerlerimizi
yeniden canlandıralım. Birbirimize
öteki değil, biz olalım. Birbirimize tebessüm
ederek, yürekten bir merhaba
diyelim ve mutluluk hareketini Üsküdar’dan
başlatalım var mısın?

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum