Dr. Abdulrezzak ÇİL

Dr. Abdulrezzak ÇİL

[email protected]

Çocuklarda Özgüven Gelişimi: Ebeveynler Nasıl Destek Olmalı?

11 Haziran 2025 - 14:05 - Güncelleme: 12 Haziran 2025 - 14:45

Eğitim süreci yalnızca okulda değil, en temel yapı taşı olarak ailede başlar (Kağıtçıbaşı, 2007). Ancak Türkiye’de eğitim sorumluluğunun büyük bir kısmı annelere devredilmiş durumda. Babalar iş yoğunluğu nedeniyle çocuklarının derslerini takip etmekte geri planda kalırken, tüm sorumluluk annelere kalıyor. Oysa ebeveynlerin ortak hareket etmesi, çocukların akademik ve sosyal gelişimini doğrudan etkileyen bir faktördür (Grolnick & Slowiaczek, 1994).
Birçok çocuk, babalarının eğitim hayatıyla ilgilenmediğini düşünüyor. Babam benim hangi sınıfta olduğumu bilmez gibi ifadeler ne yazık ki yaygın bir durum. Araştırmalar, çocukların hem annelerinden hem de babalarından aldıkları desteğin başarılarını doğrudan etkilediğini göstermektedir (Baumrind, 1991).
Aile içerisindeki görev paylaşımı, çocukların akademik başarısını artırdığı gibi, sosyal gelişimlerini de destekler. Ebeveynlerinin eğitim sürecine aktif katılımını gözlemleyen çocuklar, ilerleyen yıllarda bu modeli kendi aile yaşantılarında da uygulama eğilimindedirler (Epstein, 2001).
Bir diğer önemli konu "baba açlığı" kavramıdır. Baba açlığı, babanın fiziksel ve duygusal olarak yeterince varlık göstermediği durumlarda çocuklarda oluşan eksiklik hissidir. Babalar çocuklarıyla kurdukları etkileşimde bazen çekingen olabilirler, ancak araştırmalar bu etkileşimin çocukların psikolojik sağlığı için kritik olduğunu gösteriyor (Trommsdorff, 2006).
Anneler, babaların çocuklarıyla ilgilenmemesini eleştirici bir dille dile getirmek yerine onları bu sürece dahil etmeye çalışmalıdır. Babaların eğitime katılımını artırmak için cesaretlendirilmesi ve motive edilmesi önemlidir. Çocuklar ebeveynlerinin eğitim sürecinde aktif rol aldığını gördüğünde, ilerleyen yıllarda kendi ailelerinde de paylaşımcı bir model benimsemektedirler (Henderson & Mapp, 2002).
Araştırmalara göre erkek çocukları altı yaşına kadar babalarıyla, kız çocukları ise anneleriyle daha fazla vakit geçirirse, ilerleyen yıllarda daha sağlıklı ilişkiler kurdukları gözlemlenmektedir (Türk Eğitim Vakfı, 2022). Ancak bu sürecin belirli bir yaştan sonra eğitim süreciyle birlikte dengeli ve eşit şekilde devam etmesi gerekir. Eğitimde rol paylaşımı, zamanla iş birliği ve dayanışma şekillerine dönüşmelidir.
Başarıda Aile ve Sosyal Çevrenin Etkisi
Başarı, yalnızca bireyin kişisel çabalarına bağlı değildir; aile ve sosyal çevrenin sunduğu destek de belirleyici bir faktördür (Grolnick & Slowiaczek, 1994). Paylaşımcı ebeveyn modeli, çocukların akademik başarısını artıran en önemli unsurlardan biridir. Anne ve babanın çocuklarına sağladığı moral, motivasyon ve yönlendirme desteği, onların öğrenme sürecini doğrudan etkileyen kritik faktörler arasında yer alır (Epstein, 2001).
Aileler, çocuklarını motive etme konusunda bilinçli olmalıdır. Moral desteği aşırıya kaçmadan, gerçekçi bir çerçevede sağlanmalıdır (Baumrind, 1991). Her bireyin motivasyon kaynakları farklıdır. Kimi gençler övgüyle motive olurken, kimileri daha objektif değerlendirmelerle ilerleyebilir.
Ancak, gençlerin motivasyon kadar gerçeklerle yüzleşmeye de ihtiyacı vardır. Gerçekçi olmayan hedefler koymak, çocukların başarı beklentisini olumsuz yönde etkileyebilir (Henderson & Mapp, 2002). Aileler, çocuklarını aşırı baskı altına almak yerine, onların güçlü yönlerini keşfetmelerine yardımcı olmalıdır.
Sonuçları değerlendirirken aileler yönlendirici olmalı; yargılayıcı veya kınayıcı bir tavır sergilemekten kaçınmalıdır. Başarı her zaman beklenen seviyede olmayabilir, ancak ailelerin sunduğu destek gençlerin stresle başa çıkma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur (Türk Eğitim Vakfı, 2022).
Başarı sürecinde ailelerin yaptığı hatalardan biri, gençlerin karşılaştıkları zorlukları yalnızca akademik eksiklikler olarak görmeleridir. Bazen sınav başarısızlığı ders eksikliğinden değil, psikolojik veya sosyal faktörlerden kaynaklanabilir (Trommsdorff, 2006).
Ergenlik dönemi ve sınav süreçleri gençler için büyük bir stres kaynağıdır. Ailelerin bu dönemde “acil eylem planı yapması, kriz anlarını yönetebilmek açısından önemlidir (Epstein, 2001).
Son olarak, eğitim sürecinde anne ve babanın birlikte hareket etmesi, çocuğun akademik başarısının yanı sıra, genel yaşam becerilerini kazanmasını da sağlar. Aile içinde kurulan paylaşımcı ve destekleyici ortam, çocukların gelecekte sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine büyük katkı sağlar (Baumrind, 1991).
Sonuç ve Değerlendirme
Eğitim, aile içinde başlayan ve ömür boyu süren bir süreçtir. Anne ve baba, çocuklarının gelişiminde sadece akademik destek veren figürler değil, aynı zamanda onların hayata bakış açılarını şekillendiren en önemli rehberlerdir. Ancak zaman içinde rollerin yanlış yorumlanması nedeniyle eğitim yükünün tek bir ebeveyne, çoğunlukla anneye devredildiğini görüyoruz. Oysa gerçek başarı, yalnızca bireysel çabayla değil, aile içindeki paylaşım ve iş birliğiyle kazanılır.
Çocuk yetiştirmek, yalnızca onların okul başarılarıyla ilgilenmekten ibaret değildir. Onlara sorumluluk bilinci aşılamak, özgüven kazandırmak ve duygusal destek sunmak en az akademik başarı kadar önemlidir. Baba figürünün yeterince aktif olmadığı ailelerde, çocukların bu eksikliği hissettiği açıktır. Ebeveynlerin rol paylaşımı yaparak bu süreçte birlikte hareket etmeleri, çocukların daha sağlam temeller üzerine inşa edilmiş bir kişilik geliştirmelerine yardımcı olur.
Ailelerin eğitim sürecinde sorumluluk almaları, çocukların okul ve sosyal çevre ile ilişkilerini doğrudan etkiler. Sürekli motivasyon ve yönlendirme ile çocukları doğru hedeflere yöneltmek gerekir, ancak bunu baskı ve beklenti yükü oluşturmadan yapmak önemlidir. Gerçekçi olmayan hedeflerle büyüyen çocuklar, zaman içinde kaygı ve başarısızlık hissiyle yüzleşebilir. O yüzden ebeveynler, çocuklarının güçlü yönlerini keşfetmelerine yardımcı olmalı ve onları destekleyici bir ortamda büyütmelidir.
Sonuç olarak, aile içinde kurulan güçlü bağlar ve sağlıklı iletişim, çocukların eğitim sürecini olumlu yönde şekillendirir. Paylaşımcı ebeveyn modeliyle yetişen çocuklar, ilerleyen yıllarda daha sağlıklı bireyler olur ve kendi aile yaşantılarında da bu yaklaşımı benimseyerek devam ettirirler. Gerçek başarı sadece okulda alınan notlarla değil, ailede kazanılan değerler ve paylaşım ruhuyla mümkündür.
Kaynakça

  1. Baumrind, D. (1991). The influence of parenting style on adolescent competence and development. Child Development, 58(2), 761-775.
  2. Epstein, J. L. (2001). School, family, and community partnerships: Preparing educators and improving schools. Boulder, CO: Westview Press.
  3. Steinberg, L. (2005). Adolescence. Boston: McGraw-Hill.
  4. Grolnick, W. S., & Slowiaczek, M. L. (1994). Parents’ involvement in children’s schooling: A multidimensional conceptualization and motivational model. Child Development, 65(1), 237-252.
  5. Henderson, A. T., & Mapp, K. L. (2002). A new wave of evidence: The impact of school, family, and community connections on student achievement. Southwest Educational Development Laboratory.
  6. Trommsdorff, G. (2006). Parent-child relations over the lifespan: A cross-cultural perspective. Journal of Family Psychology, 20(3), 454-462.
  7. Yıldırım, İ., & Şimşek, A. (2009). Eğitimde aile ve okul iş birliğinin öğrenci başarısına etkisi. Eğitim ve Bilim, 34(153), 12-25.
  8. Türk Eğitim Vakfı (2022). Türkiye’de ailelerin eğitim süreçlerine katılımı ve öğrenci başarısı üzerine araştırma. TEV Yayınları.
  9. Kagitcibasi, C. (2007). Family, self, and human development across cultures: Theory and applications. Routledge.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum