Doç.Dr. Cengis Timuçin ASİLTÜRK

Doç.Dr. Cengis Timuçin ASİLTÜRK

[email protected]

SOSYOLOJİK BİR ÇALlŞMA

25 Ocak 2024 - 00:42 - Güncelleme: 25 Ocak 2024 - 01:00

Sosyologların insanın toplumsal yaşantısını anlamaya, açıklamaya, anlatmaya ya da göstermeye çabalarken topluluk halinde yaşayan karıncaları, arıları, hayvanları örnek vermekten artık vazgeçmesi gerekir. İnsan doğadan binlerce yıl önce koptu. Fiziken ve zihnen başka bir yaşam biçimi içinde dönüştü. Çeşitli aile biçimlerinden sonra çekirdek aile içinde yaşamaya başladı. 

Jean-Jacques Rousseau’nun dediği gibi, insan için tekrar doğaya dönüş artık mümkün değildir. Çekirdek aileyi oluşturan evlilik; niteliği dolayımsız olarak devletin (ekonomik açıdan), dolaylı olarak toplumun (sosyo ekonomik açıdan) belirlediği bir kurum. Bunun böyle olduğunu anlamak için devletlerin ve toplumların, evliliklerin uzun ya da kısa sürdüğü tarihsel dönemlerine anlayarak bakmak yeterlidir.

Ailenin çöküşünde ya da evliliğin cazip hale gelmesinde, özenti az da olsa bir rol oynar. Bu bir çan eğrisi oluşturur. Yalıtılmış ortamda, otlar arttıkça tavşanlar da sayıca artar. Tavşanlar sayıca artınca, otlar azalır. Otlar azalınca tavşanlar da sayıca azalır. Tavşan sayısı azaldığı için otlar tekrar artar. Bunun böyle bir döngüyle sürdüğü çan eğrisindeki gibi; bekârlık moda olunca, evlilikler azalır, evlilik özendirici olduğunda bekârlık azalır. Ancak bu moda evlilik kurumunun başlatılması ya da terk edilmesinde temel bir etmen değildir.

Bugün evlenenlerin büyük bir oranı birkaç yıl içinde boşanacak; bunun nedeni, evlenen gençlerin anneannelerinden ya da büyükbabalarından daha iyi ya da daha kötü kalpli çocuklar olmaları değil. Sorun gençlerde de değil. Bu, köklü bir ekonomik ve toplumsal sistem sorunu, zira insanların ve toplumun davranış biçimini büyük oranda ekonomik yapısı belirler.

Yoksulluk ve yoksunluk insan ve toplumun kendine (kişiliğine) verdiği önemin giderek azalmasına yol açar. Bu yozlaşma (dejenerasyon) nedenidir. Yozlaşan kişi ya da toplum onurunu kaybeder. Kendine hakaret edilmesine karşı duyarsızlaşır. Onurun bir önemi kalmamıştır. Onurunu ayakta tutacak ekonomik güvenceden yoksun bırakılan insan ve toplum kendi gözünde ruhen ve bedenen değersizleştirilmiş olur. Böyle toplumlarda insan bedenini ücrete tahvil ederek, onu para karşılığı başkalarının kullanımına açar.

Bu seviyeye dek düşürülmüş toplumların kurtulması mümkün değildir. Bu toplumlar unuttuğu, artık bilmediği insanlık onurunu kendiliğinden tekrar keşfedemez, yaşadığı düşük hayat seviyesi ona artık normal görünmeye başlar. Toplumu bu hale düşmüş bir devletin hazinesi, böyle bir enkazı inşa etmek için yetersiz kalacaktır. Sağlıklı toplum inşa etmede dinin de bir katkısı olabilir, ama bu katkı sanıldığı kadar büyük değildir.

Karı ve kocanın soy-birliği, evliliğin uzun sürmesinde, hatta taraflardan biri ölmedikçe ayrılıkla sonuçlanmamasında önemli bir faktördür. Örneğin, iki Balkan kökenlinin ya da iki Suriye kökenlinin evliliği uzun sürmektedir. Davul (sesi hoş bulunmayabilir, ama bu sese maruz kalınacaksa, hiç değilse) dengi dengine vurmalı.

Kızlarıyla ilişkisi laubali bir flörte dayalı babaların ve ailesine salt hizmetçilik etmiş, horlanmış, değer görmemiş annelerin yetiştirdiği kızlarla mutlu olunamaz, çünkü o tür anneler kızının karşısına çıkacak erkeğin kendi kocası gibi olacağını zannedip önyargılı kızlar yetiştirir. Bu anneler bilgisizdir, ancak olağanüstü karmaşık bir varlık olan insan hakkında tuhaf fikirlere sahiptir. Sert bir baba otoritesiyle yetiştirilmiş ve annesine aşırı bağlı erkekle de huzurlu ve güvenli ilişki yaşanamaz. Bu konuya da kızların dikkat etmesi gerekir...

Bu konularda hayli gözlem ve araştırma yaptığım için esnek bir dil kullanmaya gerek görmedim. Olup biten budur... İsteyenler bütün bunların aksini deneyebilir, ama hayat deneme-yanılma ya da anı biriktirme oyunu değildir. 

Bana inanın... İnanmak istemeyen de inanmasın...

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum