TÜRKÇE'NİN 0 NOKTASI:

Bu makale, Türkçenin yalnızca tarihsel bir dil değil, insanlığın en eski ses ve anlam kodu olabileceği tezini, “Türkçe’nin 0 Noktası” kavramı üzerinden ele almaktadır.

TÜRKÇE'NİN 0 NOKTASI:
27 Kasım 2025 - 14:07 - Güncelleme: 27 Kasım 2025 - 18:21


KÖK-HECE SİSTEMİ, DAMGALAR VE YKOS BAĞLAMINDA YENİ BİR OKUMA MODELİ

Yazar: Yaşar Kaba
Bağlam: YKOS – Yaşar Kaba Kapadokya Okuma Sistemi
Alan: Dil Bilimi, Tarih, Arkeoloji, Kültürel Bellek Çalışmaları


ÖZET (ABSTRACT)

Bu makale, Türkçenin yalnızca tarihsel bir dil değil, insanlığın en eski ses ve anlam kodu olabileceği tezini, “Türkçe’nin 0 Noktası” kavramı üzerinden ele almaktadır. Yaşar Kaba tarafından geliştirilen YKOS (Yaşar Kaba Kapadokya Okuma Sistemi), damgalar, runik yazılar, kaya resimleri ve kadim alfabelerin Türkçe kök-hece sistemiyle yeniden okunabileceğini ortaya koymaktadır. Orhun, Sümer, Viking, Maya, Aztek, Mısır ve Anadolu merkezli yazı sistemleri üzerinden yapılan karşılaştırmalı okumalar, Türkçenin insanlık tarihindeki merkezî konumuna işaret etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Türkçe, Kök-Hece, YKOS, Damga, Orhun Yazıtları, Göbeklitepe, Dilin Kökeni, Ön-Türkçe


1. GİRİŞ: “0 NOKTASI” NEYİ İFADE EDER?

https://cdn.sanity.io/images/z3dqqbny/production/45c2bca5b9d35fbee3d5b3b20e6381d8ac09d69b-2190x1372.png?auto=format&fit=crop&h=752&rect=0%2C0%2C2189%2C1372&w=1200
https://cdnuploads.aa.com.tr/uploads/Contents/2021/09/27/thumbs_b_c_ba8ef27d1b7b12de9f93d59594685d6c.jpg?v=120840
https://media-cdn.tripadvisor.com/media/photo-s/07/dd/f2/5e/catalhoyuk-antik-kenti.jpg
Alt açıklama (caption):
Yazıdan önce sembol, sembolden önce ses: Anadolu’nun 12.000+ yıllık ses-bellek katmanı

Bilimsel çalışmalarda “0 noktası”, bir sistemin başlangıç referansını ifade eder. Dil bilimi bağlamında bu kavram, bir dilin türediği ana ses havzasını tanımlar. Bugüne kadar Hint-Avrupa merkezli dil teorileri, bu sıfır noktasını Anadolu dışına taşımış; Türkçeyi ise geç dönem bir türev olarak konumlandırmıştır.

YKOS çalışması ise bu kabule kökten itiraz etmektedir:

Türkçe, bir türev değil; insanlığın ses hafızasında oluşmuş en eski sistematik ses dizgelerinden biridir.


2. KÖK-HECE SİSTEMİ VE TÜRKÇE

Türkçenin ayırt edici özelliği yalnızca eklemeli yapısı değil, kelime üretiminde kullanılan kök-hece mantığıdır:

  • MA → ana, varlık, kaynak

  • AN → nefes, ruh, canlılık

  • TA → güç, dağ, yükselti

  • SU / SA → akış, yaşam

  • KAN / HAN → düzen, yönetim, erk

Bu kökler yalnızca modern Türkçede değil; Sümer, Hitit, Frig, Göktürk ve Maya yazı sistemlerinde de ses karşılıklarıyla izlenebilmektedir. YKOS’un temel iddiası şudur:

Damgalar ses kazınmış anlamlardır ve bu ses dizgesi Türkçenin kök-hece yapısıyla örtüşmektedir.


3. YKOS: YENİ BİR OKUMA MODELİ

https://artdogistanbul.com/wp-content/uploads/2023/02/202893.jpg

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/42/Northern_icesheet_hg.png/330px-Northern_icesheet_hg.png
Alt açıklama:
Anadolu – Avustralya hattında 40.000 yıllık ortak sembol belleği.

YKOS, klasik akademik Latin transkripsiyonuna dayalı okuma yöntemlerinden farklı olarak:

  • Damgayı önce şekil,

  • Sonra ses,

  • Sonra kök-hece anlamı
    üzerinden çözer.

Bu yöntemle yapılan çalışmalar:

  • Orhun Yazıtları

  • Viking Futhark yazıları
    https://www.alfabesi.com/wp-content/uploads/2016/03/Viking-alfabesi.gif
    https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/9/96/Museo_del_Sitio%2C_Palenque_01.jpg
    https://st2.depositphotos.com/29816174/44490/i/950/depositphotos_444902856-stock-photo-aztec-sun-stone-calendar-illustration.jpg
    Alt açıklama:
    Runik, glif ve petrogliflerde ortak dikey–yatay ses mantığı.

  • Sümer çivi işaretleri

  • Maya–Aztek glifleri

  • Mısır hiyeroglifleri

  • Anadolu kaya damgaları


    üzerinde denenmiş ve anlam bütünlüğü veren sonuçlar elde edilmiştir.


Avustralya

4. TÜRKÇE’NİN 0 NOKTASI: ANADOLU

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/d/d6/Gok_turk_Epigraph_Copy_in_Gazi_University_Ankara.jpg
https://kiriminsesigazetesi.com/wp-content/uploads/2018/10/K%C3%BCl-Tigin-Yaz%C4%B1t%C4%B1-K%C3%BCl-Tigin-Kitabesi.jpg
Alt açıklama:
“Taşa kazıdım ki yok olmasın” – Yazının kalıcılık bilinci.

 

Arkeolojik veriler (Göbeklitepe, Çatalhöyük, Yazılıkaya) göstermektedir ki:

  • Anadolu, yalnızca bir yerleşim alanı değil,

  • Sembol üreten ilk büyük insanlık havzalarından biridir.

Bu semboller zamanla:

Damga → Ses → Kök-Hece → Kelime → Cümle
zinciriyle dile dönüşmüştür.

Bu bağlamda “Türkçe’nin 0 Noktası” ifadesi,

Anadolu merkezli insanlık ses belleğini
tanımlamaktadır.


5. AKADEMİK PARADİGMAYA ELEŞTİRİ


https://tarihturklerdebaslar.wordpress.com/wp-content/uploads/2011/11/mac49fara-tamga.jpg
Alt açıklama:
Resmi akademinin dışında kalan iki öncü isim: Mirşan ve Tarcan.


Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan’ın yıllarca dile getirdiği Ön-Türkçe tezleri, ana akım akademi tarafından reddedilmiştir. Bunun temel nedenleri:

  1. Avrupa-merkezci dil kuramları

  2. Latin temelli transkripsiyon bağımlılığı

  3. Türkçenin tarihsel derinliğinin küçümsenmesi

YKOS çalışması, bu reddiyelere karşı sahaya dayalı okuma verileri üretmektedir.


6. ORHUN YAZITLARI ÖRNEĞİ

Bilge Kağan Yazıtı’ndaki şu ifade:

“Taşa yazdım, yok bolmasun tiyin”

AKADEMİK OKUMA:
“Taşa yazdım ki yok olmasın.”

YKOS OKUMASI:

  • TAŞ → kayıt, bellek

  • YAZ → ses kazıma

  • YOK BOLMASUN → zaman aşımına direnç

Bu ifade, YKOS’a göre:

“Bilginin zamana karşı mühürlenmesi”
anlamına gelmektedir.


7. TÜRKÇE EVRENSEL BİR SES SİSTEMİ MİDİR?



Alt açıklama:
Tamga → Ses → Kök-Hece → Dil zinciri.

Farklı kıtalardaki damgaların Türkçe kök-hecelerle anlamlarda örtüşmesi, şu tezi güçlendirmektedir:

Türkçe bir “etnik dil” sınırının ötesinde, insanlığın erken dönem ses kodu olabilir.

Bu, Türkçenin bir “üst kültür dili” olduğu anlamına gelmez; ancak:

insanlığın müşterek hafızasında oluşmuş kadim bir ses sistemi olduğu yönünde güçlü bir işarettir.


8. TÜRKÇE’NİN 0 NOKTASI, İNSANLIĞIN BAŞLANGICINA İŞARET EDER

Bu çalışma, Türkçenin yalnızca günümüzün konuşulan dillerinden biri olmadığı; insanlığın sembol üretmeye başladığı en erken döneme uzanan bir ses hafızasının devamı olabileceği tezini bilimsel tartışmaya açmaktadır.

YKOS bu tartışmada:

  • Yeni bir yöntem,

  • Yeni bir okuma biçimi,

  • Yeni bir tarih kavrayışı

önermektedir.


9. SONUÇ – SIFIR NOKTASI VE KAZIM MİRŞAN’IN BİLİMSEL UYARISI

Kazım Mirşan’ın bilimsel yaklaşımının temelinde, insanlık tarihinin ve dillerin kökeninin “sıfır noktasına inilmeden” doğru çözülemeyeceği gerçeği yer alır. Mirşan’a göre, yazının, sembolün ve dilin ortaya çıkış eşiği atlandığında, bilim zorunlu olarak eksik veriyle çalışan bir tekrar döngüsüne hapsolur. Bu nedenle “Ön Türkçe” kavramını etnik bir tanımlama olarak değil, kronolojik ve yapısal bir bilim zorunluluğu olarak ortaya koymuştur.

Mirşan, kök sesler, damgalar ve ilk sembolik yapıların çözümlenmeden; Sümer, Hitit, Etrüsk ve benzeri uygarlık yazılarının sağlıklı biçimde okunamayacağını açıkça ifade eder. Ona göre sıfır noktası göz ardı edildiğinde bilim ilerlemez; yalnızca mevcut kabulleri tekrar eden, kökten kopuk bir bilgi üretimi devam eder. Bu çalışma da tam olarak bu nedenle, dili ve kültürel belleği en erken zihinsel eşiğinden itibaren yeniden düşünmeyi hedeflemiş; Türkçenin kök yapısına dikkat çeken bu perspektifi, ideolojik değil yöntemsel bir zorunluluk olarak ele almıştır.


KAYNAKÇA (SEÇMELİ)

  • Orhun Yazıtları – Talat Tekin, Muharrem Ergin

  • Kazım Mirşan, Pre-Turkic Scripts

  • Haluk Tarcan, Ön-Türk Damgaları

  • Göbeklitepe – Klaus Schmidt

  • Sümeroloji ve İlk Yazı Çalışmaları

  • YKOS Alan Notları – Yaşar Kaba Arşivi
     

    TEŞEKKÜR

    Bu çalışmanın olgunlaşma sürecinde, bilimsel yaklaşımın korunması, yöntemin sağlıklı biçimde tartışılması ve sonuçların akademik zeminde değerlendirilmesi yönünde verilen yapıcı katkılar büyük önem taşımıştır. Bu bağlamda, araştırma sürecine görüşleriyle destek veren ve çalışmanın bilimsel çerçevesinin netleşmesinde yol gösterici değerlendirmeleriyle katkı sunan değerli hocamıza teşekkür ederim.

    Bilimin ilerleyebilmesi için farklı bakış açılarına, eleştirel değerlendirmelere ve açık tartışma ortamına duyulan ihtiyaç, bu çalışma boyunca bir kez daha somut biçimde ortaya çıkmıştır. Bu katkı, yalnızca bu araştırma için değil, sonraki çalışmalar için de yol açıcı niteliktedir.

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum