
Uzaya taşınan küresel rekabet, artık devletlerin yeni güç sahnesi. Peki Türkiye, bu yarışta nerede?
Gündemin tüm yakıcılığı altında çok fazla esamesi okunan bir havadis olmasa da önceki gün Çin’in Chang’e-6 görevinin Ay’ın karanlık yüzü örneklerinde Dünya’ya suyu getiren nadir bir göktaşı türünün ilk fiziksel kanıtlarını ortaya çıkardığını okuyanlar, duyanlar, görenler olmuştur belki.
Bu göktaşı türüne ait olduğu düşünülen mikroskobik kalıntıların tespit edildiği bilgisinin geçtiği malum havadisin devamında, Chang’e-6 misyonunun başarıyla dünyaya getirdiği 1.935,3 gram Ay toprağı örneğinin detaylı incelenme işleminin yapıldığı ve bu incelenme sonrasında tespit edilen mikroskobik kalıntılara ulaşıldığı geçiyor. Ayrıca malum havadiste bahsedilen kalıntı örneklerinin Ay’ın en büyük, en derin ve en eski havzası olan Güney Kutbu-Aitken Havzası’ndan toplandığı da belirtiliyor.
E dünya gezegeninde Çin’le her alanda amansız bir çekişmeye dayalı rekabeti benimseyen ABD Başkanı Trump tüm bu keşiflerin altında kalır mı takdir dünya kamuoyunundur.
Eğer Trump Çinlilerce yapılan bu uzay keşiflerine mukabele eder de Amerikan menşeilli bilim insanlarının da böyle keşiflerde parmaklarını yakında olursak şaşırmamak gerek. Şayet ABD’nin başında her alanda Çin’e meydan okuma siyaseti izleyen bir Trump mevcutsa bunları da beklemek lazım diye düşünüyorum. Ezcümle şunu diyebiliriz ki, dünyadaki Amerika-Çin rekabeti yakındır uzaya da taşınacaktır.
Soğuk Savaş yıllarında ABD-SSCB arasında uzay savaşları böyle çok olurdu, anlaşılan benzer tabloyu Washington-Pekin hattında da göreceğiz.
Burada asıl cevap arayan soru şudur:
Türkiye’nin bu yeni rekabetler dünyasındaki, keşfine çıkılan uzak diyarlardaki yeri ne olacak?
Türkiye de bu değişen denklemdeki yerini almak zorundadır. Bilhassa da uzay bilimlerinde dünyada parmakla gösterilen bir ülke olma yolunda adımlar atılmalı ve bunlar devlet politikası haline getirilmelidir.


FACEBOOK YORUMLAR