Uğur UTKAN

Uğur UTKAN

[email protected]

Kızılderililer ait ilginç gerçekler

06 Kasım 2025 - 01:20

Kızılderililerin Türklerin iki atasından birine mensup olduğu ve Kızılderililer ile Türklerin ‘amcaoğlu’ konumunda bulunduğu tezini ısrarla savunan Columbia Üniversitesi eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan'ın E Yayınları tarafından yayınlanan ‘Kızılderililer ve Türkler’ isimli kitabında savunduğu tezler aynen şöyle:

‘‘Kızılderililerin Türk olduklarını ileri sürmüyorum. Türk değildirler, ama akrabadırlar, Macarlar ve Finler gibi.. Moğol öncesi Kızılderililer, Türk'ün iki atasından birine mensuptur, amcaoğlu gibi bir durumdadırlar. M.Ö. 2000'lerden sonra kuzeyden ve güneyden göç eden ve gerçek anlamda Türk olan insanlar, bu amcaoğlu Kızılderililerin arasına girmiş, Meksika-Guatamala ve Peru'da parlayan (Kolomb öncesi) Amerikan uygarlıklarında büyük bir rol oynamışlardır.’’

Zaten bilimsel olarak bakıldığında Kızılderililer ile Asya'daki Türk, Moğol ve Sibirya halkları arasındaki şaşırtıcı benzerlikler olduğuna rastlamak imkan dahilindedir. Amerika kıtasındaki yerli toplulukların ritüelleri, özellikle şaman davulları, doğa ruhlarına adanmış törenleri ve transa geçme pratikleri, Orta ve Kuzey Asya halklarının gelenekleriyle dikkat çekici ölçüde benzerdir. Bunun nedeni, Kızılderililerin atalarının binlerce yıl önce Sibirya üzerinden Bering kara köprüsünü geçerek Amerika'ya göç etmesidir.

Bu göçmenler, Asya steplerinde köklü bir geçmişe sahip şamanik inanç sistemini beraberlerinde getirdiler. Zaman içinde çevre koşullarına göre değişmiş olsa da, doğaya saygı, ruhlarla iletişim ve kutsal davul gibi ortak unsurlar kültürel hafızada yaşamaya devam etti.

Yani uzun lafın kısası Amerika kıtasının yerli halkları olan Kızılderililer ile Asya bozkırlarının insanları, yani Moğollar ve Türk halkları, birbirine düşündüğümüzden çok daha yakındır.

Yaklaşık 20-30 bin yıl önce, son buzul çağında, bugünkü Sibirya'nın doğusundaki topluluklar Beringia kara köprüsünden geçerek Amerika'ya göç ettiler.

Bu toplulukların torunları bugün Kızılderililer, Sibirya'da kalan akrabaları ise zamanla Moğollar, Türkler ve Yakutlar gibi Asya halklarını oluşturdu.

Bu nedenle Kızılderililer ile Asyalılar arasındaki fiziksel benzerlikler, tesadüf değil - ortak bir kadim Asya kökünün izleridir.

Kültürlerinde görülen şamanizm, doğa inancı, savaşçı ruh ve totem anlayışı da aynı köklerden taşınan kültürel miraslardır.

Öte yandan Fransız dil bilimcisi Dumesnil'in, Kızılderili dilinde 320 kelimenin Türkçe ile eş olduğunu ortaya koyduğunu belirten Columbia Üniversitesi eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, Kızılderililerin ‘gün’ ve ‘güneş’ yerine Göktürkler'deki gibi ‘kün’, tepeye ‘tepek’, kuşa ‘kuşkuş’, köpeğe ‘it’, ecdada ‘ata, hata, atağ’, göçe ‘köç’, han ve kağan yerine ‘kan’, ev yerine ‘u’ ve ‘uya’ kelimelerini kullandığına, Türkler'deki prens anlamına gelen ‘tekin-tigin’ unvanını ise ‘tekun’ ve ‘tokin’ olarak seslendirdiklerine işaret ediyor.

Türkkan, Kızılderililer ile Türklerin akrabalıklarını sadece ortak kelimelerin kanıtlamadığını, birbirinden kopya edilmiş kilim desenleri ve birbirine çok benzeyen destanların da bu kanıtlar arasında sayılabileceğini vurguluyor. Türkkan ayrıca, Türkler'in Amerika'da bıraktığı en önemli izlerden birinin de 12 hayvanlı takvim olduğunu savunuyor.

Yine aynı şekilde 20 yıl çalışıp Kızılderililerin soyağacını çıkaran araştırmacı yazar Necati Güroğlu da Kızılderililerin kültür, din, dil, sanat ve kıyafetlerinin Türklerle benzer olduğunu belirtip Kızılderililerin Orta Asya'da, İskit, Hun, Göktürk ve Selçuklularla aynı dönemlerde yaşadığına dikkat çekerek, "O dönemde Orta Asya'da yaşayan Kızılderililerle tüm Türklerin dini şamanizmdi. Kabilelerine, yaşadıkları yerlerdeki dağ, göl ve denizlere verdikleri isimler de Türkçe idi. Giyim ve ev eşyalarında kullandıkları motifler de aynıydı. Kadınların başlarına taktıkları bantlar, gelin pulları, saçlarını iki örgü yapmaları, savaşçı erkeklerin gücün simgesi olan ve koruyuculuğuna inandıkları hayvan tüyüne düşkünlükleri, inançları itibarıyla çift başlı ejderhayı simgeleştirmeleri, çocuklarını sırtlarında taşımaları sadece Kızılderililere ve Türklere özgüdür. Geçmişte Orta Asya'da yaşadıkları kesinleşen Kızılderililer Orta ve Güney Amerika'ya göç ettikten sonra zaman içerisinde kültürlerinden bizim gibi uzaklaştılar," diye konuştu.

Aynı şekilde Kızılderili Maya halkları tarafından kurulan Kolomb öncesi Amerika uygarlıklardan biri olan Maya Uygarlığı ve yine Kızılderililerce kurulan Aztek ve İnka devletleriyle Kolomb öncesi Amerika'nın öz medeniyeti ortaya çıkmıştır.

Özellikle Atatürk, bu konular üzerinde yıllar önce ciddi şekilde durmuş, araştırmalar yaptırmıştı.

1932'de emekli General Tahsin Mayatepek, Atatürk'ü ziyaret ederken Maya dili ile Türkçe arasında dikkat çekici benzerliklerden söz etti. Mayalar, bugün Meksika sınırları içinde yaşamış medeniyetlerdi. Bu bilgi Atatürk'ün ilgisini çekti ve Tahsin Bey'i Meksika'ya elçi olarak gönderip konuyu araştırmasını istedi.

Mayatepek, Maya, Aztek ve İnka uygarlıklarında kullanılan bazı semboller ve eşyaların Türk kültüründeki örneklerle benzer yönlerini Atatürk'e rapor etti. Özellikle davullar, kalkanlar, ay-yıldız benzeri semboller dikkat çekiciydi. Topladığı belgeleri, fotoğrafları ve notları üç cilt halinde hazırlayarak Türkiye'ye iletti. Atatürk, sağlık durumu kötü olmasına rağmen bu raporları incelemiş, kendi el yazısıyla notlar almıştı.

Türklerin kökenine dair bu çalışma, Atatürk'ün tarih tezi içinde önemli bir yer tutacaktı, fakat ömrü yetmediği için tamamlanamadı. Tahsin Mayatepek'in gönderdiği 700'ü aşkın fotoğraf ve belgeler bugün hâlâ Anıtkabir arşivinde muhafaza ediliyor.

Gelgelelim merhum Süleyman Demirel'in başbakanlığı döneminde başta Kıbrıs meselesi olmak üzere kritik konularda Türkiye'nin çıkarlarıyla ilgili önemli katkıları bulunmuş olan Türk Dışişlerinin efsane Bakanı rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil, ‘Anılarım’ adlı kitabında Kızılderililerle yaşadığı ilginç anıları anlatmış ve Kızılderililerin, ‘Büyük Birader’ adını verdikleri Çağlayangil, “Kızılderililer bizi kendi kökleri olarak görüyorlar” demiştir.

Deneyimli, kurt bir devlet adamı olan rahmetli Çağlayangil, ‘Anılarım’ adlı kitabında Kızılderililerle ilgili çok ilginç şeyler aktarıyor. Buyursunlar efendim:

"1956’da Bursa Valisi iken, bir inceleme için bizi Amerika'ya göndermişlerdi. Kızılderilileri merak ettim. Mevcutlarını sordum. 400 bin kişi dediler. "Hepiniz bu kadar mısınız? Daha çok olmalısınız?" dedim. Tabii bu sorunun cevabını Amerika'da almak, Amerikalıdan almak mümkün değildi. Beni o zamanlar Missisipi Nehri'nin membasında "Chippewa" aşireti diye bir Kızılderili aşiretine götürdüler. Bu Kızılderili aşireti Kızılderili olmadığı halde, o güne kadar beş kişiye Kızılderili ismi vermişler. Beni de Kızılderililiğe davet ederek aşiretlerine kaydedip, "Çiçu İsuya" ismini verdiler.

Sordum nedir bunun manası diye; dediler ki:

"Büyük Birader." Bir merasim yaptılar. Bana geyik derisinden bir elbise giydirdiler ve meşhur tüylü başlıklarını takarak bir tören yaptılar. O zamanlar 80 yaşında olan ve iki üniversite bitirmiş bir aşiret reisi vardı. Törene gelmiş olan Amerikalılara dedi ki: "Bu memleket bizimdi, siz bizden zorla aldınız.

Zulmederek aldınız. Fakat bir şikayetimiz yoktur.

Çünkü bu memleketi dünyanın en medeni, en çağdaş yurdu haline getirdiniz. Ama bu ülkeyi bizden aldığınız sıralarda, bizim medeniyetimiz sizden çok üstündü. Fakat bugün aşiretimize kabul ettiğimiz Valinin mensup olduğu millet o zamanlar bizimkinden de ileri bir medeniyet seviyesindendi.

Gerçekte Türk medeniyeti bizden de eskidir. Yaşı küçük de olsa biz bu Türk valisine, 'Büyük Birader' ismini bu yüzden verdik. Kutlu olsun!" Ben çok duygulandım ve mukabelede bulundum.

OY KULLANMA VE EVLENME HAKKI

Tören bitince Reis beni yanına alarak çayırda yürümeye başladı. "Bugünden itibaren Chippewalısınız.

Bu yeni sıfat size bazı yükümlülükler getirir. Ben ölünce yeni reis seçilecek. Siz de 'birinin şefi' sıfatıyla oy kullanma hakkına maliksiniz.

Sizi yönetimle ilgilenmeye davet ediyorum.

Bunlar işin külfet tarafı. Nimet yönü de var. Fırsat elverirse 'Zon'da gördüğünüz güzel kızlardan biriyle evlenebilirsiniz. Biz aşiretten olmayanlara kız vermeyiz. Siz kabilemize girmiş bulunuyorsunuz" dedi. Gülüştük, kendisine teşekkür ettim…

"BUNLAR BİZİM EŞYALARIMIZ!"

KIZILDERİLİ kabilesine giren İhsan Sabri Çağlayangil anılarında gittiği Kızılderili müzesini şu sözlerle anlatıyor: "Bbeni bir Kızılderili müzesine götürdüler. Gördüklerime hayret ettim. Bizim kilimlerimiz, bizim kaplarımız, cezvelerimiz, hatta Anadolu'da yün eğirmek için kullanılan bizim iğlerimiz. Ben şaşkınlıkla "bunlar bizim" dedim... Kızılderili reisi gülerek, "Biz büyük hicrette, Orta Asya'dan Alaska'ya oradan da buraya gelmişiz" dedi.

Adamın yüzüne baktım, gerçekten bizim gibiler, Amerikalıya hiç benzemiyorlar. Ben, bir defa daha gurur duydum.

Türkün cihana nasıl yayıldığını gözlerimle gördüm.

Meğer onlar bizi kendi kökleri olarak görüyorlarmış…”


İşte biz de tüm bu delillerin ışığında dünyaya haykırarak söylüyoruz ki;

ABD’NİN GERÇEK SAHİBİ TÜRKLERDİR..
KIZILDERİLİLER BİZİM UZAK AKRABALARIMIZDIR..

Ben de geçtiğimiz günlerde Amerikan Yerlileri ile ilgili bilimkurgu fantastik çizgi film izledim. Filmin kahramanın adı TUROK…

Filmi biz çeksek (Amerikan yerlileri ve Türklerin akrabalık bağını anlatmak için) bundan daha iyi ad bulamazdık. Meğer bu çizgi film çok önceleri kaleme alınan Turok adlı çizgi roman kitabından uyarlanmış.

TUROK sözcüğünün isim bilim olarak anlamı ve kelime kökenleri ise aynen şöyle:

TUR: Proto-Türklerin eski adıdır.
TURAN sözcüğü: Turların yurdu anlamına da gelmekte.
OK: Türkçe en eski sözcüklerimizden. Yayla atılan savaş aracı Ok anlamında. Türkler Ok ve Yayı ilk icad eden ulustur.

Ok ve yay aynı zamanda akrabamız Amerikan yerlilerinin de savaş aleti sayılır.

Turok-Türk

Türk ismi Divan-ı Lügatit Türk'te "Güç" anlamına geldiği yazılıdır.

İskit-Saka, Hun ve Gök-Türklerde Türklerin güç ve cesaretini ifade amacıyla taktıkları boyunluğa Tork denilmekte.

Günümüzde motorlu araçların güç tanımı olarak Tork tabiri kullanılması konu ile bağlantılı.

Amerika'da güçlü insan anlamında "Türk" sözcüğü deyim olarak kullanılmakta.

Bu sözcük de Kızılderililerden Amerika'ya miras olarak kalmıştır aslında…


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum