Türker ERTÜRK

Türker ERTÜRK

[email protected]

MİLLİ MÜCADELE SIRASINDA SOVYET YARDIMLARI, BUHARA İDDİASI VE NERİMAN NERİMANOV

05 Mayıs 2025 - 10:10

Mustafa Kemal Paşa liderliğinde yapılan Milli Mücadele döneminde (1919–1922), batılı emperyalist güçler olan İngiltere ve Fransa ile İngiltere’nin vekalet savaşçısı Yunanistan ve işbirlikçilere karşı sürdürülen savaşın finansmanı ve lojistiği için Meclis tarafından dış destek arayışına girilmiştir. Yerli kaynaklarda yaygın olarak yer alan anlatıda; “Sovyetler Birliği yardımlarının aslında Buhara Halk Sovyet Cumhuriyeti’nin hazinesinden geldiği ve 100 milyon altın rublelik yardımın yalnızca 10 milyonunun Ankara’ya ulaştığı, 90 milyonunun ise Sovyetler Birliği tarafından ulaşım masrafı olarak alıkonulduğunu’’ iddia edilir.

Bu iddia; Buhara’nın ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu’nun 1962’de, Yakın Tarihimiz Dergisi’ndeki röportajına ve oğlu Timur Kocaoğlu’nun anlatılarına dayanır. Ayrıca; Türk Subayı Raci Çakıröz’ün “Türkistan’da Türk Subayları” ve “Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 Yıl” kitaplarında bu iddiaların doğruluğu incelenmekte ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin lideri olan Neriman Nerimanov’un Pantürkizm ideolojisi ve Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti’ni desteklemekteki rolü detaylı bir şekilde değerlendirilmektedir.

Buhara iddiasında Osman Kocaoğlu’nun 1962’de Yakın Tarihimiz Dergisi’nde yayımlanan röportajına göre; Atatürk, Milli Mücadele sırasında maddi ve askeri destek sağlamak için Moskova’ya, Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk başkanlığında bir Türk Heyeti göndermiştir. Lenin ve Stalin, Rusya’nın sınırlı kaynakları nedeniyle doğrudan yardım yapamayacaklarını, ancak Buhara Halk Sovyet Cumhuriyeti’nin hazinesinden yardım sağlanırsa, Rusya’nın bu yardımı Türkiye’ye ulaştırmada aracı olabileceğini belirtmiştir.


Kocaoğlu’nun liderliğindeki Buhara Heyeti, 100 milyon altın rublelik yardım yapmayı kabul etmiş ve Buhara Meclisi bu miktarın Moskova’ya gönderilmesini oybirliğiyle onaylamıştır. Türk Subayı Raci Çakıröz, Buhara hazinesindeki altınların sayımı ve 100 milyon rublelik kısmının tren vagonlarına yüklenmesinde görev aldığını hatıralarında (Türkistan’da Türk Subayları) belirtmiştir. Ancak, iddiaya göre, Buhara’dan gönderilen 100 milyon rublelik altının yalnızca 10 milyonu Ankara’ya ulaşmış, 90 milyonu ise Sovyetler Birliği tarafından “ulaşım masrafı” olarak alıkonulmuştur.

Sovyetler Birliği kaynakları bu iddiayı desteklememektedir. Ancak, Türkiye’ye yardımlarla ilgili olarak, 1920–1922 yılları arasında 11 milyon altın ruble, 39.000 tüfek, 327 makineli tüfek ve diğer askeri malzemeler sağlandığını doğrular. Buhara hazinesinden 100 milyon rublelik bir katkıdan bahsedilmez.

Buhara Halk Sovyet Cumhuriyeti (1920–1924), Sovyetler Birliği kontrolü altında yarı özerk bir yapıya sahipti. 1920’de Bolşeviklerin Buhara Emirliği’ni devirmesiyle, emir hazinesi büyük ölçüde Sovyetler Birliği’nin eline geçti. Buhara’nın ekonomisi, savaş nedeniyle zayıflamıştı. 100 milyon altın ruble yaklaşık olarak 1.000 ton altın eder. 1 ruble yaklaşık 10 gram kabul edilirse ve dönemin büyük güçlerinin rezervlerini göz önüne aldığımızda, örneğin, 1920’lerde ABD’nin 6.000 ton altın rezervi vardı ki bu Buhara’nın kapasitesiyle pek uyumlu gözükmemektedir.

Osman Kocaoğlu’nun Buhara Cumhurbaşkanı olarak rolü, Sovyetler Birliği kaynaklarında yalnızca iç yönetim bağlamında anılır. Türkiye’ye yardım müzakerelerinde adı geçmez. Buhara’nın dış politikası Moskova tarafından kontrol edildiğinden, böyle büyük bir yardım taahhüdü Bolşeviklerin onayı olmadan mümkün görünmemektedir.

Sovyetler Birliği kaynaklarında, 90 milyon rublelik bir miktarın ulaşım masrafı olarak alıkonulduğuna dair kanıt yoktur. Fakat yardımların teslimatında lojistik sorunlar (haydut saldırıları, Ermeni çeteler, Kafkasya’daki kaos) nedeniyle kayıplar yaşandığını belirtir. Örneğin; 1920’de Azerbaycan’dan Ankara’ya gönderilen 400kg altın sevkiyatının bir kısmı yolda kaybolmuştur. Bu kayıplar, Sovyetler Birliği’nin kasıtlı alıkoymasından ziyade güvenlik sorunlarına bağlanır.

Bolşevikler, 1921 Moskova Antlaşması ile resmileşen Sovyet-Türk İttifakını güçlendirmek için Türkiye’yi desteklemeye stratejik bir önem atfetmiştir. 90 milyon rublelik bir miktarın alıkonulması, bu ittifakı riske atacağından, Lenin ve Çiçerin’in dış politika hedefleriyle çelişmektedir.

Çakıröz’ün hatıralarında, Buhara’da 100 milyon rublelik altının sayımı ve Moskova’ya gönderilmesi sürecinde yer aldığını iddia eder. Ancak, Sovyetler Birliği kaynaklarında bu olaya dair herhangi bir doğrulama bulunmamaktadır. Rus İç Savaşı (1918–1922) sırasında demiryolu ağlarının güvenliği zayıftı ve 1.000 ton altının taşınması lojistik açıdan neredeyse imkânsızdı. Çakıröz’ün anlatısı, Türk tarih yazımında etkili olsa da Sovyetler Birliği kaynaklarıyla desteklenmemektedir. Sovyetler Birliği kaynakları; yardımın büyük ölçüde Azerbaycan’dan geldiğini doğrular. Azerbaycan; Neriman Nerimanov liderliğinde, 1920 ve 1921’de 500kg altın (yaklaşık 5 milyon ruble) ve binlerce tüfek sağlamıştır.

Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Başkanı Neriman Nerimanov’un Pantürkizm ideolojisi ve Atatürk’ün anti-emperyalist mücadelesine karşı duyduğu sempati, Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir rol oynamıştır. Türk Halklarının kültürel ve tarihsel birliğini savunan bir ideoloji olarak Pantürkizm; Nerimanov’un Bolşevik Enternasyonalizmiyle birleştiğinde, Türkiye’nin bağımsızlık savaşını hem devrimci hem de Türklük davası olarak görmesine yol açmıştır.

Nerimanov’un Pantürkizm ideolojisi, Türkiye’ye yardımın bolşevik liderler nezdinde önceliklendirilmesinde etkili oldu. Nerimanov’un 1920’de Lenin ve Çiçerin’e yazdığı mektuplarda, Türkiye’nin Batı Emperyalizmine karşı mücadelesinin stratejik önemini vurgular. Özellikle; “Türklük Dayanışması” vurgusu, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi destekleme kararını güçlendirdi ve 1921 Moskova Antlaşması’nın zemini hazırlandı.

Nerimanov; Türkiye’nin zaferinin Ortadoğu’daki İngiliz etkisini zayıflatacağını ve Kafkasya’da Sovyetler Birliği çıkarlarını güvenceye alacağını savundu, Pantürkizm vizyonunun Bolşevik hedefleriyle olan uyumunu yansıtmaya çalıştı. Nerimanov’un liderliğinde Azerbaycan; 1920 ve 1921’de Türkiye’ye 500 kg altın (yaklaşık 5 milyon ruble), binlerce tüfek, makineli tüfek ve top mermisi sağladı. Bu yardımlar; eski Müsavat Hükümetinden el konulan kaynaklardan finanse edildi ve Nerimanov’un Pantürkizm bağlılığı, Azerbaycan’ın sınırlı kaynaklarını Türkiye için seferber etmesinde kilit rol oynadı.

Nerimanov, bu sevkiyatların lojistiğini de organize etti, Rus İç Savaşı’nın kaotik ortamında, haydut saldırıları ve Ermeni çeteler gibi engellere rağmen yardımların Ankara’ya ulaşmasını sağladı. Nerimanov’un Pantürkizm ideolojisine sahip kimliği, Türk heyetleriyle bağ kurmasını kolaylaştırdı. 1920’de, Bakü’de Halil Paşa ve Nuri Paşa gibi Türk temsilcileri ağırladı. Türkçe’ye olan hâkimiyeti ve Anadolu’nun siyasi dinamiklerini anlaması, Türklük ortaklığına dayalı bir güven ortamı yarattı.

Nerimanov, Bekir Sami Bey gibi temsilcilerin Moskova’ya güvenli geçişini sağladı, konaklama ve ulaşım gibi lojistik destek sundu. Moskova’daki görüşmeler Çiçerin ve Karahan tarafından düzenlense de Nerimanov’un Bakü’deki ön görüşmeleri, 11 milyon rublelik yardımın taahhüt edildiği müzakerelerin başarısına zemin hazırladı. Nerimanov, Kafkasya’daki lojistik sorunlarla da mücadele etti. Yardımların ulaştırılması sırasında yaşanan kayıplar; Türk tarafında Sovyet Birliğinin güvenilirliğine dair şüpheleri artırmış ve “90 milyon kayıp” iddiasını beslemiş olabilir. Bolşevik hiyerarşisinde Moskova’ya tabi olan Nerimanov, Pantürkizm ideolojisini Sovyet Birliği politikalarıyla dengelemek zorundaydı. Buna rağmen, Türkiye’ye yardım önceliklendirme başarısı, onun diplomatik becerisini yansıtır.

Sonuç olarak; Sovyet Birliği kaynakları, 100 milyon rublelik Buhara yardımı iddiasını desteklemez. Türkiye’ye 11 milyon rublelik yardımın, büyük ölçüde Azerbaycan’dan geldiğini söyler ve Buhara’ya özel bir atıfta bulunmaz. 90 milyon rublelik “alıkoyma” iddiası; lojistik kayıplar veya Sovyet Birliği’nin önceliklendirmeleriyle açıklanabilir, ancak kasıtlı bir alıkoyma belgelenmemiştir. Ama kesin bir değerlendirme yapmak ve sonuca ulaşmak için tarihçiler tarafından Moskova ve Taşkent’teki arşivlerde kapsamlı bir çalışma yapılmasını gerektirmektedir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum