Türker ERTÜRK

Türker ERTÜRK

[email protected]

AYI İLE YATAĞA GİRMEK

14 Eylül 2025 - 15:53

İsmet Paşa bir söyleşisinde; “Büyük devletlerle ilişki kurmak ayı ile yatağa girmeye benzer. Uyurken bile gözün açık olacak” demişti. İsmet Paşa’nın bu sözü bir deneyimin ürünüydü. ABD Başkanı Lyndon B. Johnson; zamanın başbakanı İsmet İnönü’ye, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek maksadıyla, 5 Haziran 1964 tarihinde bir mektup gönderir.

Mektubun içeriğinde; Türkiye’nin NATO üyesi olan Yunanistan ile arasındaki gerilimin artması halinde, Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye yönelik gerçekleştirebileceği bir işgal karşısında NATO’nun bu işgale duyarsız kalabileceği ve Kıbrıs’a yapılacak müdahalede ABD silahlarının kullanılamayacağı belirtiliyordu. Yani Kıbrıs’a müdahale etmememiz için
tehdit ediliyorduk. Ama Türkiye’yi Kıbrıs’a müdahaleden gerçekte alıkoyan durum tehditten ziyade; çıkarma yapacak harp silah ve araçlarımızın olmamasıydı. Çıkarma gemimiz ve çıkarma için özel olarak yetiştirilmiş birliklerimiz bile yoktu!

10 Yıl Sonra Gerçekleştirdik

1964’de yaşanan ve biraz da gururumuzu kıran bu gelişmeler bize ders oldu. Kıbrıs Rumunun ve Yunanistan’ın Enosis (Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi) idealinden vazgeçmeyeceğinin ve yine Kıbrıs’a müdahale etmek zorunda kalacağımızın bilinciyle, uzun soluklu hazırlıklara başladık ve 10 yıl sonra, 1974’de Kıbrıs’a barışı getirdik ve
Kıbrıs Türkünün güvenliğini sağladık.

İsmet Paşa’nın dediği gibi; büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzerdi. İlişkileriniz çok iyi de olsa, müttefik de olsanız, sizi koruyacağını da söylese ve bu konuda güvenlik garantileri dahi verse; çıkarları değiştiğinde veya diğer stratejik ilişkileri ile size verdiği sözler ve garantiler çeliştiğinde ne yapacağı belli olmazdı. Dostken bile yatakta sizi
tırmalayabilir, ısırabilir ve severken öldürebilirdi.

Elçiye Zeval Olmaz

Bu konuda sayısız örnek verilebilir. En son örnek ise İsrail’in Katar’a yaptığı saldırıydı. Katar’ın başkenti Doha’daki patlamaların ardından İsrail, Hamas'ın üst düzey isimlerine hava saldırısıyla suikast düzenlediğini açıkça bildirdi. ABD, Katar’ı koruyacağına söz ve güvenlik garantileri vermiş bir ülke. Katar’da 10 bin ABD askeri var.ABD’nin 
Ortadoğu’daki operasyonları Katar’da bulunan ABD Merkez Komutanlığı eliyle yürütülüyor.

Ayrıca ABD’nin, Hamas Liderliğinin Katar’da bulunmasına yönelik onayı var. Diğer taraftan Katar; İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve barış sürecine, yine ABD’nin onayı ile ev sahipliği ve arabuluculuk yapıyor. İki ülke veya iki taraf savaşıyor bile olsa, ateşkes veya barış sürecini yürütenlere saldırı yapılmaması uluslararası hukukun bir gereği.
“Elçiye zeval olmaz” sözü; günümüzde sık kullanılan ve herkesin aşina olduğu bir atasözü. Anlamı; bir tarafın diğer tarafa arabuluculuk için gönderdiği kişi olumsuz bir teklifle gelebilir, bu teklifin sorumlusu elçi değildir. Yapılan bu teklif için elçinin bir kabahati yoktur. Bu nedenle aracı olan kişiye kızılamaz ve zarar verilemez. Daha da kötüsü; İsrail
saldırısının hedef aldığı Hamas Heyeti, ABD’nin ateşkes teklifini görüşecekti. Yani ABD, sonuçları itibarıyla, Hamas Heyetine tuzak kurmuş durumuna düştü.

İsrail Türkiye’ye Mesaj Veriyor

İsrail’in bu saldırısı, aynı zamanda Hamas ile iyi ilişkiler içinde bulunan Türkiye’yi yöneten iktidara da bir mesajdı; “Türkiye’de bulunan veya bulunacak Hamas üyelerini ve destek unsurlarını da vururum”. Bunu yapabilir mi? ABD bu konuda İsrail’in önünü açabilir veya böyle bir oldubittiye sessiz kalır mı? Türkiye böyle bir saldırıya yanıt verebilir mi? Bunlar; ayrı bir değerlendirmenin konusu. Ama kesin olan şu; HTŞ ve Hamas ile “can ciğer kuzu sarması” durumunda bulunan Türkiye ile İsrail çatışma rotasında ilerliyor ve İsrail’in arkasında ABD’nin koşulsuz ve sınırsız desteği var. Demem o ki; iktidarın çıkarlarımızla ve güvenliğimizle çelişen bu siyaseti, Türkiye’nin başına çok daha büyük felaketler açacak. Mavi Marmara olayında iktidarın nasıl sessiz kaldığını hala anımsıyoruz.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dönemin en güçlü ABD Dışişleri Bakanı olarak kabul edilen, ABD'nin Çin'e açılmasını planlayan, Vietnam'dan çıkışını müzakere eden, ABD'nin Soğuk Savaş stratejisinin ve mekik diplomasisinin mimarlarından ve 12 ABD başkanına danışmanlık yapmış olan Henry A. Kissinger; "Amerika’nın düşmanı olmak tehlikeli olabilir, ama dostu olmak ölümcüldür" demişti. Bugün Türkiye; ABD’nin bu “dostluğu” için açılım da dahil bölgeyi dizayn etme planlarında ve Suriye’de yüklendiği taşeronluk ile ne yazık ki bütünlüğünü sürdüremez. Ana muhalefet; bunları halka anlatmalı ve Atatürk’ün Partisi olduğunu sözde değil, özde göstermelidir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum