Özgüven; anne ve baba tarafından küçüklükten itibaren eğitimle verilen bir kavram. Ancak toplum olarak o kadar özgüvensiz ve kompleksli bireyleriz ki,eleştiriyi kabul etmediğimiz gibi karşımızdakini dinlemediğimizden komik durumlara düşürmekte çok marifetliyiz. Japonlar bir toplantıya girdiklerinde önce karşısındaki insanları can kulağı ile dinler,sonra da yanlış anlamaya olanak bırakmamak için bunu mu demek istediniz diye anlatılan bilgileri karşısındakilere onaylatırlar. Çünkü herkesin hayatı algılama ve anlama düzeyi farklıdır, Ama biz çok akıllı insanlarız, hep beyin okuma yapmaktan ve karşımızdakini savunucu şekilde dinlediğimizden, daha doğrusu dinlemediğimizden bir sürü hataya maruz kalırız. Söz söylendiği andan itibaren kafamızda sadece şunu sorgularız, ben ne cevap verebilirim, dolayısıyla işin cevap kısmı ile uğraştığımızdan sorunu anlayamayız, yani söylenileni… Defalarca kere yazdım, yine televizyon programlarından birinde yemekler pişiriliyor, herkes birbirinden ahçı, gurmelere taş çıkartılıyor adeta. Hanımefendi yalancı midye dolması yapmış, misafirlerine sunuyor, Baştan izah ediyor, ”sevmeyebilirsiniz, onun için içine üç,dört tane hamsi koydum,yani bütünde balık yok sadece biraz tad katsın diye ilave ettim”. Yarışmacı hanımlardan biri dolmayı ağzına atıyor ve eleştiriye başlıyor, diğer yarışmacılardan da onay bekliyor. “aa bunun içinde hiç balık yok yahu bakın siz de tadın değil mi?” Ayyyy vallahi koptum, kopuk geziyorum, akil barik kadın zaten anlattı sana içine koymadım diye. Vallah ne desem ne yorum yapsam sadece gülüyorum. Selamlar.
FACEBOOK YORUMLAR