Değerli gazeteci dostum, sayın Yaşar Kaba’nın Yönetim Kurulu Başkanı, benim de yöneticisi olduğum “Gazeteciler Sosyal Sorumluluk Projeleri Derneği” tarafından yıllardır geleneksel hale gelen “Onur Ödülleri” bu yıl da törenle verildi.
Bir "gazeteciler ve proje derneği" olan “GASSOPDER”in 19. Kuruluş yılı nedeniyle düzenlenen “2025 ONUR ÖDÜLLERİ” töreninde şahsıma da plaket verilmesi çok memnun etti.
Ayrıca, eski Devlet Bakanı Önay Alpago, Türkiye Gazeteciler Başkanı Vahap Munyar ile gazeteciler Can Ataklı, Şevket Uygun, Sefer Bilirgen, Ahmet Kaplan, Çetin Ünsalan, Burcu Uğur, Medya Yatırınmcısı Çetin Doğan ile müziğin temsilcilerinden, Doç. Dr. Oğuzhan Uç, Bülent Yüksel, Seher Aksoy, Aykut Yılmaz , Aziz Ali Elyağutu ve Sanat dünyasının emektarlarından, Bican Özgünergin, Mehmet Beşir Çengelli’nin yanısıra, Sivil Toplum Kuruluşları’nın gönüllülerinden Gülay Demirel ve Burhan Makıroğlu gibi isimlere ödülleri takdim edildi.
Günümüzde çok sayıda düzenlenen törenlerle ödüller veriliyor. Tabi içlerinde “Onur Ödülleri” adıyla samimi olanlar da var mutlaka. Genel olarak “Onur” başlığı adı altında düzenlenen törenlerin; yaptıkları haberlerle, yazdıkları yazılarla, her türlü eserleriyle, ülkemizi,toplumumuzu, insanlarımızı ve onların yaşamlarını etkileyip büyük faydalar sağlayan duayen gazeteciler, her alandaki sanatçılar, müzik insanları, STK temsilcileri, gönüllü olarak koşturan usta değerlere yaşarken sahip çıkmak değil midir amaç?..
İşte, derneğimizin başkanı Yaşar Kaba’nın da törenlerin düzenlemesindeki ana fikiri ve ülkemizin değerlerine hayatta iken sahip çıkılması gerektiğini şu sözlerle ifade ediyor:
“Onur Ödülleri benim için bir tören değil, bir vicdan görevidir. Çünkü bu ülkenin kültürü, sanatı, bilimi ve basını çoğu zaman hak ettiği değeri görmeden, görünmeden yoluna devam ediyor. Benim derdim; ünlüleri değil, değer üretenleri görünür kılmak oldu. Bir ebru ustasının sabrı, bir bestecinin notaları, bir gazetecinin cesur kalemi, bir bilim insanının aydınlatıcı sözü… Hepsi bu toplumun ortak belleğidir. Onur Ödülleri işte bu belleği hatırlatmak, korumak ve geleceğe aktarmak için vardır. Yıllardır bu yolda tek gayem, halkımıza şunu söylemek oldu: “Unutmayın, değerlerinize sahip çıkarsanız, yarın daha güçlü bir ülke olursunuz.” Bu ödüller bir teşekkürden öte, bir toplumsal sorumluluk çağrısıdır. Çünkü alkışladığımız her isim, geleceğe dikilen bir fidan, bir umuttur. İşte bu inançla, GASSOPDER 2025 Onur Ödülleri’ni, emeğin, sanatın, bilimin ve Cumhuriyetin ışığında hep birlikte kutluyoruz”
Derneğimiz bu yıl 7’incisi olmak üzere; ilk kez 2009’da ve 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2018 yıllarında da bir çok değerli insanımızı ödüllendirdi.
İşte ben de buradan yola çıkarak; ne yazık ki iki buçuk yıl önce kaybettiğimiz, Türkiye’nin en eski duayen müzisyeni; ikinci mesleğim olan müzisyenlik yönüme çok büyük destek ve katkı veren duayen müzisyen aynı zamanda çok sevdiğim bir abim de olan İlham Gencer ile ilgili 6 yıl önce, 11 Şubat 2019’da bir makale yazmıştım.
Hatıra olarak kalan, zaman zaman okuduğum ve İlham Abimin anısına ithaf etmek üzere makalemi bir kez daha yayınlıyorum:
YAŞARKEN KİTABI YAZILAN TEK İNSAN:
“İLHAM GENCER…”
1953 yılında “Steinway” konser piyanosunu İstanbul’da düzenlenen bir müzayededen 30 bin liraya satın alan İlham Gencer şöyle söyler;
“O tarihte bu paraya üç yalı alınırdı…”
Değerli okuyucular,
Gazetecilik yaşamımda çok sayıda haberlerini yaptığım, müzisyenlik konusunda da feyz, destek ve icazet aldığım çok değerli bir ağabeyim Türkiye’nin duayen müzisyenlerinden İlham Gencer’i anlatmak istiyorum sizlere.
27 Ağustos 1926 de İstanbul ‘da doğan İlham Gencer, daha altı aylıkken anne ve babası boşanır. Müziğe ilk kez 1931 yılında henüz beş yaşındayken annesinden aldığı konsol piyanoyu çalarak başlar. Kabataş Erkek Lisesi ile Beyoğlu Erkek Lisesini bitirir. Lise yıllarında Atilla Dorsay’la birlikte okulda ikili konserler verip, Everly Brothers’in popüler şarkılarını seslendirirler.
İlham Gencer, 1938 yılında 12 yaşında iken Atatatürk’ün cenazesinde çıkan kargaşa sırasında törene katılan atların altında kalarak başından yaralanıp, 3.5 ay Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda tedavi görürür.
18 yaşında profesyonel anlamda müziğe başlayan Gencer, gençlik yıllarında çok sayıda lokallerde piyano çalıp şarkı söyler.
O sıralar; Nişantaşı Kız Lisesi’nde öğrenci olan Ayten Alpman, tanıştığı İlham Gencer’le müzik çalışmaları yapar hatta, 1949 yılından 1963 yılına kadar İstanbul radyosunda ve Elmadağ’daki Kervansaray’da birlikte program yaparlar.
Bir süre sonra Beyoğlu’nda Site Sineması’nın üzerinde, Çatı adını verdikleri kendi mekanlarını açarlar. Ayten Alpman, Ajda Pekkan, Cem Karaca, Barış Manço, Emel Sayın, Metin Ersoy, Füsun Önal, Fikret Kızılok gibi ünlüleri yetiştirip, müzik dünyasına kazandırır İlham Gencer.
Gencer; 1950’li yılların başında ABD’li şarkıcı Eartha Kitt’e “Kâtibim” şarkısını öğretir. Kitt 1953 yılında, içinde Türkçe sözcükler de geçen bu anonim şarkıyı caz tarzında ve eğlenceli İngilizce sözlerle seslendirirken, şarkı dünya çapında hit olur.
Türkiye’nin ilk piyanist şantörlerinden biridir İlham Gencer… Caz müziğinin ülkemizde yaygınlaşmasında ise önemli katkılarda bulunur. Türkçe sözlü pop müziğini başlatan isim olarak da Türk Pop tarihine adı yazdırır.
“Beyoğlu Erkek Lisesi‘nden mezun olduktan sonra müziğe, dönemin kültür ve sanat merkezleri olan Halk Evleri’nde amatörce başlar ve 1944 yılından itibaren Beyoğlu’nda profesyonel olarak sürdürmeye başlar..
İlk yerli caz grubunda yer alan Gencer, piyano çalar.. Bu grupta, trompette Badi Kemal, klarnette Mehmet Akter, vokalde Türkan Pasiner yer alır. Daha sonra bir çok değişik grupla çalışan usta müzisyen. Bu yıllarda şarkılar hep yabancı dillerde söylenir. O yıllarda radyo insanların hayatında çok önemli bir yer alırken, müzik dünyasına da yön veren bir araçtır. Radyoda ilk kez Samanyolu parçasıyla çıkış yapan Berkant’ın tanınmasına aracı olur.
24 Nisan 1957 de Fethiye’de korkunç bir deprem olmuştur. İlham Gencer, depremzedelere yardımcı olmayı görev bilerek çalıştığı pavyonda bir yardım sergisi düzenler ve topladığı 708 lirayı Fethiye’ye yollar.
İlham Gencer, 1961 yılında Çatı Kulübü‘nde Lübnan asıllı Fransız şarkıcı Bob Azzam‘ın o yıl dünyada meşhur ettiği “C’est écrit dans le Ciel” adlı şarkıyı Fecri Ebcioğlu‘nun yazdığı eğlenceli sözlerle Türkçe olarak seslendirir. Bu parça Türkçe söylenmiş ilk pop şarkısı olarak dillere yerleşir. O zamana kadar Türkiye’de pop şarkılar Türk şarkıcılar tarafından İngilizce, İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca söylenirdi.
Artık “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” adını alan bu şarkı ilk olarak 78 devirli taş plak , 45’lik vinil plak olarak yayınlandıktan sonra ülke çapında büyük bir ilgiyle karşılanır ve bu türkçe şarkıların devamı gelmeye başlarken yüzlerce yabancı şarkıya daha Türkçe sözler yazılır, Türk ve Avrupalı şarkıcılar tarafından da plaklar doldurulur.
Bu arada, “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” Türkiye’de yıllarca sürecek olan “aranjman” müzik akımını başlatan şarkı olarak Türk pop tarihine geçmiş olur..
1.Boğaziçi Müzik Festivali’nde “İstanbul” isimli parçasıyla birincilik ve “Dünya Dolaşan Şarkı” eseriyle ikincilik kazanan İlham Gencer’in şefliğini üstlendiği bir de orkestrası vardır. İşin en ilgi çeken tarafı bu yarışmalara katılanların bir çoğu Çatı Gece Klübü’nde provalarını yaparlar.
1961-1965 yılları arasında 3 kez düzenlenen Boğaziçi Festivali’nde ödüller alan İlham Gencer; piyano, Grup Kuartet ve “Deniz Ne Kadar Güzel Hoş”(Cherburg Şemsiyeleri) ile en iyi şarkı ödülü alırken, ayrıca Robert Akademi ödülüne de layık görülür.
Ayten Alpman’la 1953 yılında evlenen Gencer çiftinin Ayşe ve İlham adında bir kızı ve bir oğlu olur, ancak 1961 yılında boşanırlar.. İkinci evliliğini Necla hanımla yapan Gencer’in Bora adında bir oğlu daha olur. Üç çocuğu da müzikle ilgilenir ve isimlerini duyururlar. Dünyaca ünlü opera sanatçısımız Leyla Gencer ise amcasının eşidir.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün daima izinde ve bir Türk milliyetçisi olduğunu her defasında ifade edip vargular.
“Türkiye sevdalısı, İstanbul’un aşığıyım” sözleriyle de kendisini tarif eden Gencer, Türklerin tarihsel simgesi olarak kabul edilen “Bozkurtlar”dan esinlenerek; Osman İlham Gencer olan adını, mahkeme kararıyla Bozkurt İlham Gencer olarak değiştirir.
İlham ağabey,müthiş bir müzik birikimi, müthiş bir yorumculuğu hatta ustalık kariyerine rağmen hiç bir zaman kendisine sanatçı dedirtmemiştir. Kendisini daima müzisyen olarak tanıtmıştır…
Ben de yanına “ustalığı” katarsam, gerçek bir “usta müzisyen!,,” derim..
Üç çeyrek asır…Dile kolay… İlham abi tam 75 yıldır müzikle uğraşıyor. Kesintisiz 10 yıldır ise Perapalas Oteli’nde her gün akşam üzerleri piyanosu eşliğinde söylediği şarkılarla dinleyenlerine müzik ziyafeti veriyor.
İki yıl önce duayen gazeteci-yazar Altemur Kılıç’ın cenazesinde karşılaşmıştık. Cenazeden sonra Perapalas’a davet etti, meslektaşım Şükrü Disanlı da olmak üzere hep birlikte gittik.
Bu arada; İlham ağabey Kastamonu TV’ye konuk aldığımızdan o güne kadar yaklaşık 6 yıldır görmemiştim zaten ondan önce de uzun yıllar bir araya gelemiyor ama, sık sık telefonla görüşüyorduk.
Bize çay ve çeşitli kurabiyeler ikram etti İlham Ağabey, bol bol sohbet etmek fırsatı bulduk...Gazeteciliğimin yanı sıra müzikle uğraştığımı da biliyordu..
Bana dönüp, “hadi bir şarkı söyle” demez mi…Kıramadım, geçtim yanına. Çok sevdiğimve dünyaca iyi bilinen bir latin şarkısı olan “Historia de un amor”… Rahmetli Ertan Anapa, “Benim bütün dualarım seninle” diye başlayan Türkçe sözlerle şarkıyı sevdirmişti.
“La minor tonunundan” deyip, İlham abi akolarla geçiş yaparken “Sol minor” diye fısıldayınca, o tondan parçaya girdim. Ve çok büyük bir zevkle söylemeye başladım, çünkü İlham ağabey gibi bir usta bana eşlik ediyordu. Söyledikçe iniş ve çıkışlardaki nüanslar sırasında “bravo” diye seslenirken de çok büyük bir keyif alıyordum…
Evet…
Sevgili İlham Ağabey’den aldığım gücün oluşturduğu güvenle de müzisyenliğimi zaman zaman Sanat Galerileri’nde sürdürüyorum.
Bu arada, Beşiktaş Belediyesi de büyük bir jest yaparak, Sanatçılar Parkı’na İlhan Gencer’in bir heykelini dikti. Heykel, 2017 yılında Belediye Başkanı Av.Murat Hazinedar tarafından düzenlenen bir törenle açıldı.
İlham Gencer’in eski bir dostu olan Sami Sefer Coşkun, 2008 yılında yazdığı “Bozkurt İlham Gencer” adlı kitabında ustanın müzik yaşamını anlatırken, geçen yıl yazdığı “Bozkurt İlham Gencer'le sanat ve siyaset bir arada” kitabında da Gencer’in sanatla siyasetin kendisinde oluşan vizyonu aktarır.
İlham Ağabey kendi ifadesiyle; “yaşarken kitabı yazılan Türkiye’de tek kişiyim” der.
Ben de; kitapla birlikte belki de, “yaşarken dünyada heykeli dikilen tek kişidir” desem abartmış olmam sanırım.
İlham Gencer ağabeyime daha nice sağlıklı müzik dolu yıllar dilerim..
Allah başımızdan eksik etmesin..
***
İlham Gencer’i ne yazık ki, 23 Mayıs 2023 yılında 98 yaşında kaybettik.
Usta müzisyen Gencer gibi, hangi alanda olursa olsun ülkemize, milletimize katkılarının yanısıra, dünya çapında tanınmış bütün değerlerimize hayatta iken mutlaka ama mutlaka hep birlikte sahip çıkmamız gerekmiyor mu?
Sahip çıkalım ki, sonsuza kadar vicdanımız rahat ve huzur içinde, başımız dik, en ufak bir pişmanlık duymayalım, yoksa çok geç kalmış oluruz.
İlham Gencer abimi özlemle, saygıyla bir kez daha anarken, kendisine rahmetler diliyorum, ışıklar içinde uyusun...
Hoşça kalın…
FACEBOOK YORUMLAR