(Ve onun gibi öldürülen tüm kadınlar için)
Biz seni tanımıyorduk Bahar, ama seni bekliyorduk! Bir gün senin de adının bir pankarta yazılacağını biliyorduk.
Çünkü bu düzende, bu ülkede, bu şehirde (bile) boşanmak hala cesaret işi. Yaşamak direniş, ölüm ise hep tanıdık.
Sen Kazım Orbay Caddesi’nde susturuldun, biz orada bağırdık: “Güvenli ve özgür bir yaşam istiyoruz!”
Ama özgürlük dilekte değil, hesap sormakta. Ve biz soruyoruz: Faili cesaretlendiren erkek adaletle nasıl güvende olacağız?
İstanbul’un ortasında Şişli’de Kazım Orbay Caddesi’nde bir kadın daha katledildi. Boşandığı erkek tarafından hem de. Yani tanıdık bir hikâye. Yani sistematik bir cinayet. Bu cinayet de devletin göz yummasıyla serpilen erkek egemen düzenin kanlı bir ürünüdür.
Kadınlar susmadı. Pangaltı Metro çıkışında buluştular. Cinayetin işlendiği sokağa yürüdüler. Çünkü Bahar’ın çığlığı artık hepimizin boğazında düğümlü.
Biz biliyoruz: Kadın cinayetleri münferit değil. Bu bir erkek şiddeti düzenidir.
Ve bu düzeni besleyen, koruyan, cezasızlıkla sürdüren bir devlettir.
"Boşanmış kadın yalnızdır" diyenlerden,
"Kadınlar sokakta değil evde olmalı" diyenlere kadar tüm bu sistemin aktörleri suç ortağıdır.
Bu topraklarda kadınlar hâlâ, bir mahkeme kararına rağmen öldürülüyor. Bir karakola şikâyet dilekçesi verdikten sonra boğazlanıyor. Ve bu ülkenin yargısı hâlâ "haksız tahrik" peşinde koşuyor.
Faili cesaretlendiren erkek adaletle ne kadar güvendeyiz?
ŞİŞLİLİ KADINLAR'IN AÇIKLAMASIDIR:
“Bahar Aksu’nun katili bir kişi değil, bir düzendir. Biz kadınlar olarak yıllardır “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyoruz. Güvenli ve özgür bir yaşam hakkımızdır.
Erkek şiddetini aklayan değil, yargılayan bir adalet istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek değil, uygulayarak yaşatacağız. Devletin bütün kurumlarını sorumluluğa çağırıyoruz: Kadını korumayan sistem suç ortağıdır.
Buradayız. Sokaktayız. Bahar Aksu’nun adını da, öfkesini de unutturmayacağız.
Bu dava bizimdir. Bu mücadele hepimizin.”
***
Kadınız biz.
Bizi doğuran da biz, toprağa gömen de biz... Ama ölmek, bizi yok edemez.
Adımız ya bir pankartta ya da bir mezar taşında...
Ama biz orada olmak istemiyoruz artık.
Sesimiz buradadır: Yaşamak istiyoruz!
Kadınız biz
Ve hiç ölmemiş gibiyiz, çünkü her sabah yeni bir kardeşimizin adıyla uyanıyoruz.
Bir çığlık kalıyor geriye, duvarlar kadar suskun, devlet kadar sağır.
Kadınız biz
Ve yaşamak suç değil ama her birimiz, kadın olduğumuz için suçlu sayılıyoruz.
Kendi evimizde, kendi sokaklarımızda, ölümü hep tanıdık bir yüz gibi karşıladık.
Kadınız biz
Birbirimizi toplayarak, birbirimizin ardından yürüyerek birbirimizin adını unutturmayarak, birlikte yaşayacağız, birlikte haykıracağız.
Sesimiz buradadır: Yaşamak istiyoruz!
6284 uygulansın. İstanbul Sözleşmesine geri dönülsün.
FACEBOOK YORUMLAR