İnsan denen canlı, önce yüreği.
Sonra fiziki varlığı ve elbette sesi, sözü. Daha çok da yaşanmışlıkları ile var. O yüzden zamana direnmeye çalışan ve adeta mekanikleşmiş bir robot gibi birbirine benzemek isteyenlerin çoğuna bazen şaşırır ve üzülürüm. Çünkü her insan kendi varlığı ile güzel. Biriktirdikleri ile. Tabii biriktirebildiyse!
Sanırım günümüzün temel meselesi de bu!
Yapamadığını, yapandan istemek. İyi de sen o değilsin ki!
Bir Kızılderili Atasözü der ki:
"Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan geç. Benim takıldığım taşlara takıl yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git benim gittiğim gibi anca o zaman beni yargılayabilirsin."
İnsanın yüzünde ki çizgiler görünebiliyor. Ama yüreğindekiler değil.
O yüzden belki de görünenleri kapatmak için bunca botoks telaşı. Peki, vicdanınız ve bir başkasını acıttığınız, kanattığınız yerler ne olacak?
Tesadüf şu ki, müzik sevdam beni bu güzel insan ile karşılaştırdı. Onu bulanlara ayrıca teşekkür. Yolları açık olsun! Emre Dayıoğlu ve genç arkadaşlarını yürekten kutluyorum. Uzun uğraşlarla yaptıkları çalışmayı altta paylaşacağım. Zaten abone oldum. Serüvenlerini de merakla bekliyorum.
Yıllardır çok beğenerek takip ettiğim Joan Baez geldi aklıma, Yörük kadınımızı izlerken.
79 yaşında olan ve Palo Alto’dan( İspanyolca Uzun Ağaç, anlamı) Bostan’a gelmese, dünyanın tanıdığı Joan Baez olur muydu?
Antalya, Serik ve Manavgat bölgesinin insanı ve oradan hiç başka yer görmemiş. 80 yaşındaki Yörük Gülistan Katter’in hayatı sıra dışı. Ama müzik bambaşka yer teşkil ediyor.
2018 tarihinde seyirci ile buluşan Polonya filmi (Yönetmen, Pawel Pawlikowski) “Soğuk Savaş” aynı yıl Cannes Film Festivalinde, En İyi Yönetmen ödülünü elbette hak etmişti. Bunu dört ödülle taçlandırdı. Savaş sırasında Polonya, Berlin. İki farklı karakterin aşkı. Gelenekleri yaşatmaya çalışan bir müzik öğretmeni ve öğrencisi arasında tutku dolu serüven. Bu filmi izlerken Köy Enstitülerinin mücadelesi, Türkiye Cumhuriyeti döneminde Muzaffer Sarısözen(1899-1963) gibi birçok sanatçımızın Türkülerimizi derlemek için olağan üstü çalışmalarını hatırlatmıştı. Kendisi Türk Folklorcusu, Yurttan Sesler Korosu kurucusu, sayısız emeği var. 17 yaşında gönüllü olarak gittiği Çanakkale Savaşından sağlam çıkan ve ömrünü Türk Halk müziğine vakfeden müstesna şahsiyet.
Eserleri: Seçme Köy Türküleri (1941), Yurttan Sesler (1952), Türk Halk Musikis Usulleri (1963).Bazen türkülerimiz icra ederken kendisi gibi birçok değerimizi “DERLEYEN” deyişi ile anarız. Mesela; Gesi Bağları, Bülbülüm Altın Kafeste, İzmir’in Kavakları, Burçak Tarlası, Kol Bastı, Çayır Çimen Geze Geze… Yazmaya yetmez.
Evet, gelelim Emre bey ve arkadaşlarına…
Kendilerinin müzik dünyası üzerine bir siteleri var. Burada kendi kayıtları ile güzel işlere imzaz atıyor. Bizim geleneklerimizi, unutan halkımıza yeniden kazandırmayı amaç edinmişler. Ne güzel!
Gülistan Teyzeye ulaşmaları böyle olmuş. Ve geçtiğimiz günlerde bir kayıt gerçekleşmiş. Kimselere röportaj vermeyen Teyzemiz, köyünde de muhtemelen Antalya şehrimizde kalan son boğaz çalan. Yani adı “Boğaz çalma” gırtlağını tuş gibi ve parmakları ile kullanıyor. Doğru tanımı ise konar-göçer Yörüklerimizin bir icra biçimi. Söylenecek olan ezgi sırasında parmakların boğaza bastırılma yolu ile ritmik hareketler ve aşağı yukarı kaydırılması ya da boğaza dikey hareketlerle vurulması sureti ile seste perde değişikliği yaratma esasına dayalı icra biçimi. Vurma ve Kaydırma olarak, iki teknik var. Genellikle kız çocuklarının uygulandığı bu yöntem, erkek çocuklarında ise kaval, cura ve ıklık ile olmakta.
Hayatlarının büyük çoğunluğu dağlarda ve hayvanlarla geçiren çoban çocukların birbirleri arasında da bir iletişim şekli aslında. “On çocuk doğurdum, beşi mezarda. Çok çektik, kalmadı ki ses!” diyor. O güzel şivesiyle. Dinlerken sanki Kızılderili ritüeli gibi. Ya da bir çeşit kuşdili.
Son yaşayan olduğu için kayıt edilen videoya “ Yok, çıkmayo. Eskidendi” dese de, Elini kulağına dayıyor, gözlerini kapıyor ve kendinden geçerek tıpkı gibi bir ozan gibi. Ve yine tıpkı Joan Baez’in sahnede şarkının içinde, kendini bularak gözlerini yumması gibi. Videoda son söz şöyle diyor:
“Şimdi buradan söylesem herkes duyar mı? O zaman müzik hepimizin ortak paydası”
Sanki bu söz Beethoven’dan yayılıyor, evrene.
Kardeş olun ey insanlar!
https://www.youtube.com/watch?v=mdbEBhm78mM&t=2s
O koca yüreğinden, emekle taçlanmış ellerinden öperim Gülistan Teyzem. Çok yaşa! Sağlıkla yaşa!
EMEL SEÇEN, 16 Eylül 2020 İstanbul
FACEBOOK YORUMLAR