Nasıl bir tarihsel süreç ki, büyük bir hanedanlık arkasından ve büyük bir deprem, ancak yıkılmayan.
Yıkılmadığı gibi eğitim ve öğretim kurumu olarak şanlı tarihine gururla devam ediyor.
Havada bahar kokusu olan bir gündü. Rahmetli babam, çok erken kalkardı. Meselâ buram buram yapraklarından iğde kokan dallar ile gelirdi. Ya da başka bir süprizle. Yine o sabah bana saatli maarif takvimini uzattı ve " Al, bak. Seni ilgilendiriyor." dedi.
Normalde ben de takvim yapraklarını, bugün doğan kız ve erkek çocuklarına önerilen isimlere bakardım. Önünü, arkasını iyice okurdum. Bir baktım ki yıllardır okuduğumuz ve mezuniyetten sonra hiç bırakmadığım ve 1997 yılında kurulan, Davutpaşa Lisesi Mezunları Derneğine üye olup, yönetim kurulunda bu yıl dâhil olmak üzere görev yaptığım lisem, tarihi ama şöyle Ilk Türk okulu olma özelliğine sahip lisemin, kuruluş tarihi yazmakta.
Bu hakikaten tarihi bir belgeydi ve hemen o tarihli orjinalini, yönetim kuruluna teslim ettim. Duyurularını yaptım.
Her yıl, hatta yıllarca, teknoloji yoksunu günlerde sadece arkadaşlarımı dayanışma, birlik, beraberlik ve o ilk gençliğimiz anısına toplamaya çalıştım.
Kolay değildi. Hiç değildi.
Sistemler değiştikçe muhataplarınızda değişiyordu. Okulumuzu eskimiş, harabe olmuş halinden yeniden doğururken. Yeri geldi temizliğini yaptık. Yönetim Kurulu üyeleri tamamı ve başkan Mahmut Nalbant olmak üzere çok çalıştık. Neredeyse hammallığını bile yaptık. Yüksunmedik, çünkü önce değerlerimize, okulumuza ve öğretmenlerimize. Sonra ailemiz ve sıradaslarımıza borcumuz vardı.
Dönemin sadrazamı Davutpaşa bize ne bıraktı ise, Cumhuriyet kazanımları ne öğretti ise canla başla çalıştık. Dernekler yasası çıkmadan önce okulda bir odamız baki iken, izin alarak hafta sonları ya da akşam gelip evrak kayıt yaptık. Böylelikle bu zincir oluştu.
Bu gün 535.yılımızda, tıpkı Kurtulus Savaşımızda, Çanakkale Kara ve Deniz savaşlarında o on beşliler gibi hiç mezun veremeyen, şühedalarımizın torunları ve mezun olabilmiş şanslı torunları olarak, gururla ve onurla yeni yılımızı kutluyoruz.
Bir tarih yaprağı, uzun yıllar önce dolaştı dolaştı ancak çok çalıştı. Babam biliyordu ki ben sahiplendigim işi yarım bırakmam. Çünkü öyle öğretti. Ve sonra birgün o iletisim ve habercilik ile yerini buldu.
Artık arama motorlarına girseniz de, şu salgından çıkıp rahatlıkla toplu taşıma araçlarını kullandığınızda topluma sunulan televizyona iyi bakınız, lütfen.
Orada mezun olduğunuz tarihi yarımada ve Türkiye 'nin ilk Türk okulu, Davutpaşa Anadolu Lisesi yazar.
Mezun olmayanın bile bu eski semte vardığında, tarihi Cerrahpaşa Hastanesi ve yıkılan Adli Tıp ve hemen aşağısında Samatya hastanesi ile istisnasiz ya hasta ya ziyaretçi ya da semt sakini olarak geçtiği bir okuldur.
Bu okulu bize,
Bize bu değerleri öğretenlere, sonsuz saygı ve minnetle.
Makalemi okulumun 500.yıl kutlamalarında seçilen şiirim ile kapatıyorum.
Lise 1 öğrencisi olduğum yıllar. O zaman bütün okul görevliydi. Valilik tarafından düzenlendi.
Ve bu vesile ile yıllardır aradığım, en son Yalova'da olduğunu öğrenmiştim. Vefat etti ise mekânı cennet olsun. Yaşıyorsa, ömrü uzun. Yazıp da peşinden koşa koşa gidip derse girmeden yakaladığım. ' Nasıl, hemen tenefüste mi yazdın... Maşallah. Sen, cok iyi yerlere geleceksin. Ben de gurur duyacağım, inşallah ' diyen Edebiyat Öğretmenim Enbiya Yılmaz ' a da sonsuz saygı ve sevgi ile...
DAVUTPAŞA LISESI
Tarih, bir geçmiş kurmuş.
Geleceğe!
500 sene içinde,
Geçmişten, geleceğe...
Mezun olmuşlardan, olacaklara...
500 sene ki dile kolay!
DAVUTPAŞA LISESI desen, kalbin nur ile dolar.
Haysiyetli duruşuyla,
Kucak açıyor, her gençe!
Bir umut
Bir güvence verir.
DAVUTPAŞA LISESI adı sana.
Öyle görkemli ki;
Eski ve Yeni binasıyla,
Kalbinin her atışında,
Merdivenlerinden çıkan;
Nice mezunları düşlersin, bir anda!
Öyle güzel şeyler gizli ki,
500 SENE boyunca.
EMEL SEÇEN 9 MAYIS 2020 ISTANBUL
FACEBOOK YORUMLAR