Evet, biraz Akdeniz tarafımız mı tutuyor, bazen?
Acele… Acele ediveriyoruz. Ama her iş, aceleye gelmez.
Mesela, yemek pişirmek.
Farz edelim güzeller güzeli, Kuru fasulyemiz. Karadeniz usulü, İstanbul usulü, çeşit çeşit ama.
Maharet süreçte saklı.
Şimdi ki gibi pratik, market reyonlarında hazır sunulan haşlanmış paketlerden bahsetmiyorum.
Anladınız siz.
Akşamdan, annelerinizin suya koyduğu, olandan. Nasıl da hatırladınız.
Onlar, ertesi gün suyu dökülür ve pişmeden önce haşlanır.
Haşlanır ki üstünde “kevsek” denilen kısımdan, ayrışır.
Bu kısım en önemli kısmıdır. Eğer üzerinden nazikçe toplanmazsa. Hem gaz yapar, hem tadı kaçar. Yavaş yavaş, haşlanmakta olan kuru fasulyenin.
Kevser, demedim. O ayrı. Cennete sunulması vaat edilen bir tür, cennet suyu.
Dilerim olur.
Ancak bu dünyada cenneti görmek, tadına suyuna, her şeyin layığı ile bakabilmek, en mantıklısı değil mi?
Elbette.
Bende sizin gibi düşünüyorum.
Gelelim, kevsek kısmına.
Ette haşlasanız aynıdır. Köpük köpük, ayrıştırır.
Pişirilmeye hazırlanan ne ise onun o ilk, ham halinden kurtarır.
O iş bittikten sonra adeta bir insanın hamamdan çıkmış hali gibi tel tel oluverir.
Kısaca, “ Pamuk gibi” deriz, biz.
İşte bu süreçte böyle.
Hamlıklarımızdan uzaklaşırken, esas yoğunlaşmamız gerekenlerin üzerine eğileceğimiz,
Evde olabilmenin huzurunu yeniden tadabileceğimiz.
Şükretmenin eşsiz tadını, yeniden keşfedeceğimiz.
Özel ve tarihe tanıklık ettiğimiz, çok özel zamanlar…
Ne yaparsanız, bunlar geleceğe yatırım.
Gelelim, yemek kısmına birde “kesilmek” var.
Sütün, yoğurdun kesilmesi gibi…
Türkçemizin zenginliğini de yine ifade etmiş olalım.
Bu vesile ile cephede (Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları sırasında) 33 saat aralıksız, Dil Devrimi ( 1 Kasım 1928) üzerine çalışmalar yapan ve Matematik bilimini bile daha iyi anlayabilmemiz için 1936 sonları. Bize 1937’da hasta iken yazdığı, Geometri kitabı.
Bu gün birçok terimi, Arapçadan daha yalın mesela; Üçgen, Köşe, Daire, Açı, Ters Açı, Alan, Bölen, Bölüm, Teğet gibi en basit şekli ile ifade edebildiğimiz, Baş Öğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borcumuz hiç bitmeyecek.
Yani evde kalınan süreçte espri konusu oldu. Evde kalanlar sayıyormuş.
“1KG pirinç, bir pakette 560 tane, diğerinde 556” diye.
Eee, önce eğitimi sonra adaleti, tam yerli yerine oturttuğumuzda.
Umarız sağlık, huzur ve bereketle sayarız o pirinçleri… Taşsız.
Evet, kesilmek dedik.
Özellikle terbiyeli çorbalarda; yani iç malzemesinde, süt ve yoğurt kullanılan. Yavaş yavaş ilave edilir, yoksa kesilir.
Damağınıza pütür, pütür. Sahanda yumurta parçası gibi gelir adeta dilinize.
Yine terbiye işlemi bitip de uzun uzadıya kaynatılırsa, yine kesilir.
Bunun için bazıları un kullanır.
Kesilmek, tabi rüşvetten haraçtan değil. Anladınız yine siz.
Adaletten sonra ahlak ve vicdan varsa, kesilmek sadece yemeklerde ya da bir annenin evladına verdiği sütten kesilmesi olarak, doğal hali ile kalır.
Her şeyi yerli yerinde,
Sabırla.
Özenle.
Ve sevgi ile hazırlarsanız.
Adeta o “yemede, yanında yat” kıvamı çıkar.
Annelerimiz, bu yüzden milyonlarca kez elleri öpülesidir.
Hakikaten onların sabrı bambaşkadır.
Benim çocuğum yok.
Fizikken yok diye de hiç hayıflanmadım.
Zaten dışarıdan hem akraba hem akraba dışı, gösterebildiğim sevgiyi fark edebilen çok oldu. Şükür.
Benim çocuğum esas bu yazılar, işte!
Ve inanın sakınarak büyütülen bir evlat bile ardınızdan bıraktığınız, sizi zor anlarda bile düşünmeyebiliyor. Hakkıdır, kendi yaşamım, diyebiliyor.
Ama benim çocuklarım, alıyor başını tut tutabilirsen.
Sonra çağırıyor aklım, hizaya giriyor ve başlıyorlar, yazma eylemine.
Benim çocuklarım, kapanan bazı yerlerde bile tarihin tanığı.
Gerçeğin temsili.
Sevginin sesi.
Benim çocuklar, bu gün yemek ve kuru fasulye, dedi.
Onlar, insanları da makarna ve pilav sevenler, olarak değerlendiriyor.
Ama aynı zamanda kurunun yanına da yaş değil.
Hakiki Türk pirinci yakışır, deseler de artık bulduğumuz ile.
Diyeceğimiz, özeniniz.
Başta kendinize.
Şu güzel sağlıkla, evde olduğunuz ve belki de yapmadığınız, unuttuğunuz, öğreneceğiniz bilgileri kucaklayacak sahip olduğunuza.
Bunları okuyabilecek, göze.
Ve en önemlisi de o güzel yüreklerinizde, beslediğiniz ve de korumanız gereken duyguya…
Pişmiş aşa su katılmaz.
Evinizin bereketi…
Sağlığınızın sürekliliği…
Ve yüzünüz ile ruhunuzun gülüşü daim olsun…
FACEBOOK YORUMLAR