Insan, 'var olabilmek' için var etmek yani " üretebilmek", eylemi içerisinde olmalı.
Kişisel gelişimimizin temel taşlarını oluşturan aile içi eğitim ve sonrasında okul ve hayatın öğrettikleri ile kazanımlar...
Hayat, sizi yarı yolda bıraksa; kendisi bırakmayıp bildiği ve inandığı yolda devam edenler hep arkadaşım, dostum olmuştur.
Bugün, yazıyı yazmak aslında çıkacak bir kitabı, o kitaba hayat verecek 'önsöz 'sahibinin, hayati durumunu kapsıyor esasında. Ve tüm olanların kısa bir izdüşümü sadece.
Gazeteciliğin netliği ve topluma kazandırma, bilgilendirme çıtası size de katkıda bulunuyor elbette. Ancak almasını ve vermesini bilebiliyorsanız. Bu da her yerde olduğu gibi 'paylaşmak 'tan geçer.
2019 yılının sonlarına yaklaşırken, geçen sürecin oldukça hareketli, acılı ve ümitli bir yıl olduğu aslında. İşin özü, gözyaşı kadar az gülümsenen yanları ile tıpkı bir FİLM gibi.
Bir film, peş peşe fotoğrafların dizilimi değil midir? Hayatımızda ki anlar...
Ben küçükken, mahallemizde şaka değil biri yazlık olmak üzere yedi sinema salonu ve hemen dibimizde bir tiyatro salonu.
7.Sanatın, ilk yabancı filmlerini Raj Kapoor'un, Avere Mu filmi ile başladım. Televizyonun siyah, beyaz ekranlarında Joyn Waynenin kovboy filmleri ile başlar, Kırk Dougles, Anthony Quinn, Doris Day, ve Frank Sinatra ile Dean Martin'li, müzikal filmler ile taçlanır.
Genç kızlığım ise şimdilerde özellikle Cuma günleri; benim için en keyif aldığım mekânlardan birisi olan İstiklâl Caddesinin, Yunan Konsolosluğunun yanında Beyoğlu sinemasıdır.
..Pasajına girdiğinizde sağda rahmetli Tiyatro ve seslendirme sanatçımız Cüneyt Türel sahnesi 'Günaydın ' der önce.
Bugünlerde sağ alt köşede yıllarda aşağıda kalmanın haykırışı ile bu yıl Oscar a koşan Joker, göz kırpar.
Biz, pasaja doğru girerken Yurtiçi kargonun personeli, günün dağıtacaklarını hazırlarlar. " Günaydınlaşırız."
Esasında sinema salonuna girmeden önce Mefisto kitapevine uğrar, bir yandan günün ilk müziğini ruhuma ve ilk çıkan kitap ve dergilerini gözlerime dokundurur ve kırtasiye malzemelerini severim.
Bunlar bir avuntu mu? Bilmem.
Ama genç kızlığımda; peş peşe neredeyse üç film izlediğim ve artık yerinde olmayan Emek Sineması da, İnci pastanesi de arar ruhum, her daim.
EMEK Sinema salonunun, perde kısmının en üst ve orta yerinde" E" yazar. Emeğin gücü gibi...
Ne büyük keyiftir o gişesi önünde beklemek.
Ve ne büyük heyecan.
Bu işin piri, koskoca SIYAD'ın kurucusu. Bir ilki gerçekleştirmiş usta, Atilla Dorsay. Bu konuda ustaların ustası, ötesi yok!
Yıllar geçti. Ekonomik ve şartlar nedeni ile farklı kulvarlarda, boy göstermekte ruhun seni, bir yerlerde adeta su akar yolunu bulur misali bir yola götürüyor.
İçinde aradığın, karşılığını bulduğun ya da bulamadığın ama merak ettiğin olgular.
Bilim insanı da merakla mucitlik yapmaz mı?
Ben, yıllar sonra Atilla Dorsay, rahmetli Cüneyt Cebenoyan, Sadi Çilingir, Mehmet Açar ... gibi diğer sinema dostlarını da burada tanıdım. Onların yanında çömezim ben. Bundan da gurur duyuyorum. En çok da onları tanıyabilme şansım olduğu için. Neticede neredeyse haftanın beş günü, bizdeyiz. Çay içip, kritik yapıp, sohbet ediyoruz.
Sevgili Cüneyt Abi ile çok fazla sohbetlerim olmasa da, o içten ve samimi gülümsemesi ile selama, selam vermesi önemli.
Artık ne zaman 'Ritüel ', kelimesini duysam, Sevgili Cüneyt abi ile birlikte, Beyoğlu sinemasında izlediğimiz film geliyor. Ve ardından onun için emek verdiği Birgün gazetesi önündeki töreni ve Zincirlikuyu da taşan kalabalık ardında, hep dirayetli duruşu ve yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesi ile eşi, Ayşegül Cebenoyan ile azcık sohbet edebilme imkanı bulduğum, 2.düzenlenen Ayvalık Film Festivali.
Arda kalanlar ardında, benim ve hepimizin film konusunda ustası Sevgili Atilla Dorsay, bugün ( 16 Ekim 2019) Kanyon daki film gösterimi sonrası, fırından yeni çıkmış "50 UNUTULMAZ FILM Daha, Sinemanın Hazineleri" kitabını takdim etti.
Duygulandım...
Nedeni, önsöz için birlikte yine Beyoğlu Sinemasında yaptığımız konuşmaydı.
" Kitabı tamamlıyorum yalnız Sadi'nin, iyileşmesini bekliyorum, onun adını Cüneyt ile birlikte yazacağım "
Bazıları sevmez, ya da kızabilir Atilla Dorsay'a. Kaldı ki kimse kimseyi sevmek ya da beğenmek zorunda değil.
Ancak bu yaşta hala üreten bir adam, duygusal bir bağ kurdu ve kendi tarzı ile bir incelik daha yaptı.
İlki, Sadi Çilingir, Memorial hastanesinin yoğun bakım servisinde iken; biz beraberiz mesaji vererek hemen hemen herkesinde içinde bulunduğu fotoğraflarla T24 de ki köşesinde yazdı.
Ve ertesi gün, Sadi abi gözlerini açtı.
Cüneyt Abinin ani vefatı, hem ekonomist hem sinema eleştirmeni Murat Bayar'in başına gelenler, sonra Sadi Abinin hastalığı ve uzun süreci, hepimizi çok üzdü. Ama birbirimize daha da yakınlaştırdı.
Sadi Çilingir 'in eşi, Elife ablayı bu sebeple daha iyi tanıdık.
Mucize adamın, Mucize eşi.
Sevgi kutusu.
Gelinini, oğlunu bildik, tanıdık.
Ve araya Sevgili Leman Hanımın, ilk kişisel fotoğraf sergisini sıkıştırdık. Beşiktaş da gerçekleşen sergide ki ve 50 Unutulmaz Film Daha Sinemanın Hazineleri-Atilla Dorsay (Ekim,2019) ' Ölümün eşiğinden dönmek-Sadi Çilingir bölümünde ki fotoğraf karesi bizim filmin karesi olarak, benden geçmiş.
Ardından bizim filmimizin, en büyük ödüllerinin sahibi Atilla Dorsay'a EtilerFest kapsamında, Onur Ödülü verildi.
Ve bugün, film gösterimine girmeden önce kitaba baktım da...
Yaşam serüvenimde eskiden Beyazıt Il Halk Kütüphanesine gider, içerde yer alan ince uzun raflardan, harf harf ayrılmış bölümlerden bilgi temin ederdik.
Google hazretleri henüz yaşam alanımızı işgal etmemiş.
Herşeyin olmadığı fakat hep mutlu olduğumuz zamanlardı.
Gitgide yozlaşan ve eksilen değerlerimiz arasında, bu kitap bana geçmişin o güzel duygusunu verdi. Hissettirdi. Ve ilk 30. Sayfaya da vardım.
Dün, Cem Yılmaz 'ın son filminin, basın gösteriminde Kanyon Avm Cinemaximum salonunda ki konuşmasında, mikrofon olmadığı ve salona ses az gittiği için basın mensuplarından bazıları, ' ses, gelmiyor ' deyince.
Her zaman ki kıvrak zekâsı ile Cem Yılmaz da bir incelik yaptı ve " Sadi Bey, size anlatır " dedi.
Işte olay bu!
Şairin dediği gibi:
" Bir insanı sevmekle başlar, herşey!"
Sevgili Atilla Dorsay ve hatta onun kadar değerli, kendisini hep perde arkasında tutar ki Cannes Film Festivalinin yollarını arşınlayali, elli koca yılı çoktan devirmiş Sevgili Viktor Apalaçi ve tüm diğer dostlar...
Hiçbirini diğerinden ayıramam. Hepsi kendi içindeki varlığı ile katkıda bulunuyor.
Tıpkı, Beyoğlu sinemasının yirmi beş yılı deviren makinisti Sevgili Mehmet Bey, gibi...
Üretmek ve var olmak.
Sevgili Atilla Dorsay'in sin kitabında bana yazdığı gibi:
" HEP O DOSTLUKLA "
İlave edeceğim,
DOSTLUKLA
SAĞLIKLA
SEVGIYLE...
Iyi ki varsınız!
EMEL SEÇEN
FACEBOOK YORUMLAR