Emel SEÇEN

Emel SEÇEN

360 Derece İstanbul
[email protected]

Sosyal Mesafe

02 Nisan 2020 - 11:53

Sosyal Mesafe adı üzerinde ama her şeyi de kaplıyor ve bu geçtiğimiz zamanlarda en önemli kavramlardan biri.

Bunun canlısı var. Sanalı var.

İkisi de elzem oldu ancak,

Bunu iyi kavramak gerekiyor.

Yani özel canlı, olanı.

Ekmek kuyruğu

Banka kuyruğu

Market kuyruğu

Aklıma birden gaz, şeker, yağ kuyruk dönemi geldi. O suçladıkları dönem de kimseye el açmamıştı. Hiçbir ülkeden yardım kabul etmemiş. Kim? Rahmetli Bülent Ecevit.(1925-2006) Ne olmuştu, peki?

 Yıllar geçtiğinde en kötü yine o olmuştu. Vasiyetinde diyanete bıraktığı hacca giden vatandaşlarımız yararlansın diye arazileri de, bir gümüş tepsisini de halkına sunarak.

Onun adı Karaoğlan’dı. Logosu da şimdinin deyimi ile Beyaz Güvercin.

Rahmetli eşi, sonsuz aşkı Rahşan Ecevit’in(1923-Ocak 2020) bulduğu tasarım ile yani “Ecevit Mavisi” gömleği ile yaşamlarımızda onurun temsili oldu. Tasarım demişken, ilk siyasi olarak seçim otobüsü fikride Rahşan hanımındır.

Mesafemizde, o zamanlar sadece geçinebilmek ama erdemli durmak vardı.

Kimse kimseye benden daha fazla sana yağ aldın diye, saldıranını görmedim.

Ama şimdi.

Bırakın virüsü, bir tuvalet kâğıdı için bile sadece bizde değil Fransa da bile birbirlerine giriyor.

Dünya kirleniyor,

Sosyal Mesafe, önemli.

Her türlü sırada,

İki kol boyu arası mesafe…

Unutursanız,

Güzelim,

Balkanlara doğru;

Tuna Boyları, geliversin aklınıza.

Şükriye Tutkun’dan ister, “Ben bir göçmen kızı gördüm Tuna boyunda” türküsünü mırıldayın.

Ya da hayal edin kollarınızı, bir martı gibi açarcasına arada ki sosyal mesafeleri koruyarak;

Mavi Tuna Valsi, gelsin. Johann Strauss II'nin (1825-1899), 1866 yılında koro için yazdığı. İsmini, Tuna Nehri'nden alır.

Hazır kanatları açmışken,

Geçtiğimiz günlerde Uşaklı Aydın Yeniceli kardeşimizi, katıldığı Kim Milyoner Olmak İster? Yarışmasından dolayı tanımış, yazmış. Ve yazarken de merak etmiştik, nasıl bir Valiydi ki o,  kendisine koşarken “ Bak, İl sınırını geçmeyeceksin” adeta şirazen o, uyarısında bulunan.

Dün, Uşak Valisi ekranlarda. Hatta meydanlardaydı.

Hem kadın.

Önce gururlandım.

Sonra aniden, birdenbire o balon sönüverdi.

Sosyal Mesafe araya girdi.

Aman, bakın bu kısım çok önemli.

Kendisi bir kaldırımda, diğer kaldırımdakilere seslenmek değil.

Bağırıyor.

“ Hadi, açıl açıl. Bak ayrıl . Ne dedim, ben!”vs.

Kala kaldık.

En önce bir hanım olmasından dolayı yakıştıramadık, üslubunu.

Ne Belediye başkanları da gördük. Mesela Aydın ilimizde, lakabı Topuklu Efe olan bile var.

Heyyt! diye kolları açıp.

“Mesafeye açın”, diyor mudur? Acaba. Derse oda çıkar.

İşin tuhaf yanı burası.

Evveli günlerde, evde geçirmekte olduğumuz bu zamanlarda; göremediğimiz, izleyemediğimiz, hatta ve hatta kulaklarımızı kapattığımız ne varsa.

Suyu yüzüne tek tek çıkıyor…

İyi de oluyor, konu ne?

“Sosyal Mesafe.”

Dün akşam, CNN ekranlarında Ahmet Hakan, İç İşleri Bakanı, Süleyman Soylu’ ya bu konuyu da soruyor. “Ekranlarda gördük, Uşak Valisi, bağırıyor. Ne diyorsunuz?”

O da hemen olayın arkasını, gülümseyerek anlatıyor, konuya vakıf belli:

Kendilerinin aslında teftişe, ekibi ile çıktığını. Ekibini uyardığı halde, onların kurallara uymadığı için bağırdığını. Ve bir hatam var ise affola, dediğini belirtiyor.

Hatta ve hatta, kendisinin aslında çok anaç ve duyarlı olduğunu ifade etti Bakan. Zaman zaman kendisini bile telkin ettiğini.

İyi, peki.

O Vali de, Affola demiş.

Nasıl olsa geçen gün, tüm İzmir halkına gâvur diyen ve onları çıktıklarını öne sürdüğü dine çağıran kadın da, tepkiler çoğalınca ve hatta İzmir Eski Baro Başkan yardımcılığı, yöneticiliği, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Aday Adayı olan Avukat Aydın Özcan gibi uyarıda bulunup, haberler yapılınca da. Özür diledi.

Ertesi sabah Türkiye, bazıları akşam. Bu kez, konuya sebep olan kadının oğlu meğerse Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Şafak Ertan Çomaklı’nın, teknoloji ile imtihanı ile tanıştı.

Bunu da Sözcü gazetesinde, Deniz Zeyrek güzel işlemişti.

Evet, söyleyen söyleyeceklerini söylüyor.

Sonra affola diyor.

Aklıma; önce Tokat, Denizli, Aydın, Erzincan.

Valisi geldi.

Rahmetli, Recep Yazıcıoğlu (1948-2003), henüz elli beş yaşındaydı. Halk ile iç içe, bir bütün.

Sadece halkına değil ekibi ile uyumlu.

Ne alta, ne üstüne ne de halkına “öteki” muamelesi yapmayan.

Çünkü onlar, halka hizmet için var olmuşlardı.

Yiğidi öldür, hakkını yeme!

Buradan gelir.

Herkese kol kanat geren, adeta erkek olmasına rağmen kucaklayıcı, aranan ve özlenen.

Sonra güzel aklıma,

 Prof.Yılmaz BüyükerşenHoca geldi.

Türkiye’de adı eski ama yenileştirerek, dönüştürerek adeta Amsterdam yapan, heykelleri ile sanatsal kimliği ve aydınlığı ile gençlerimize örnek olan.

Bırakın Belediyeciliği!

 Onun Anadolu Üniversitesi için kazandırdıkları,

 Yarattığı gençlerdir.

Yaptığı turnuvalar, sosyal platformlarda öğrencisi ile hemhal olur. Satranç turnuvalarına katılanlar. Şehirlerarası organizasyonlara en basit şekli ile seksenli yıllarda iyi bilir.

Onun tüm bunun gibi birçok çabalarına rağmen, bankta oturup yere çekirdek çöpünü atan, halk geldi sonra aklıma.

Ve dedim yine,

Sosyal Mesafe Önemli

Açtım kollarımı adeta bir Martı gibi…

Ya da Albatros, misali.

Bunlar aklıma, evde olduğum süreçte de gelmedi.

Her an her salise, aklımda.

Kuyrukta,

Ya da film izlerken.

Hapiste ki gazetecileri düşünürken,

Madenciler terk edilip,

Şehitlerimiz yok sayılırken.

Kadınlarımıza küfredilip,

Asgari ücreti bile çok görünen ve bunu meclis çatısında; berberi, yemeği, lojmanı neredeyse bedava.

Üstüne de para alıp, bizleri yenilenen kırmızı, kırmızı ceylan deri koltuklarda temsil ederlerken,

Bas Bas, bağırmanın. Anlamanın yolu olduğu sananları dinlerken,

Sosyal Mesafe kesinlikle önemli,

Aynen katılıyorum!

Ben de bizzat bu eylemi sağ çıkarsak dünyaca bu meseleden, aynen koruyacağım.

Söyleyip, söyleyip özür dileyenleri de bu çuvalın içine koyuyorum, haliyle.

Korumaya daha fazla özen göstereceğim, mesafeyi.

Hala bu kafada devam edenleri de haliyle görmeyeceğim.

Çünkü takdir edersiniz ki,

Görüş dışı.

Mesafeler var…

Kanatlarımı açmışken yine bir beyaz güvercin olayım.

Türkiye’nin uzaktan öğretim olarak ki, en fazla para kazanan üniversitesi şu anda Anadolu Üniversitesi.

Ortam böyle iken tüm sınavlar iptal edilmişken.

Yeni açıklandı ve Nisan ayında yapılacak sınav ertelenmiyor.  Şöyle bir uygulama, uygun görülmüş.

İnternet ortamında yapılacak.

Makinesi olan makineden. Olmayan cepten, deniyor.

 O da yoksa bağlı bulunduğu bürodan randevu alarak, gidecek oradan bağlanacak. Nasıl olacak? Hani çıkmayın deniliyor? Ya interneti yoksa? Ya da makinesi.

Açık Öğretim sistemini Türkiye’ye kazandıran kim?

Kim? Binlerce memura unvan atlatan.

Kim? Okumak ama bir yandan da çalışmak zorunda olduğu için bu imkândan yararlanma fırsatını bulan.

Bunun mimarı rahmetli, Bülent Ecevit’tir.

Yani sosyal mesafe önemli.

 Ancak verilen değeri de korumak. Zedelenmemesi için bir taş kondu ise üzerine yapı tamamlanması için iki tuğlada ama doğru koymak, önemli.

Ama bu da eğitim ile oluyor değil mi?

SOSYAL MESAFE önemli.

Gelsin, bir vals!

Açalım hep beraber kolları…

 

Johann Strauss The Blue Danube / Mavi Tuna Olten Filarmoni Tıkla izle

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum