NAYIR!

Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.
O bir efsane! Hep dedik, Fatma Girik, ayağını sürüdü. Haftanın neredeyse üç günü, öldü haberleri çıkarılan ve yaşamının en huzurlu geçireceği dönemleri, hayır ölmedim yaşıyorum, diyerek açıklama yapmak zorunda kalan bir aktör.

Öyle ki Müjdat Gezen’in 2019 yılındaki son Pera Müzikalinde, Kara Murat efsanesi olarak yine karşımızdaydı. Yakışıklı Doktor Fahrettin Cüreklibatur’dan el birliği ile aktörün önce ismi yaratıldı. Tiyatronun dev ismi Cüneyt Gökçer’den Cüneyt, gazeteci Vecdi Benderli ile Ramazan Arkın’ın, Arkın’ı bütün Yeşilçam boyunca kendisine eşlik edecekti.

Gerçektende Cüreklibatur, yürekliydi. Dublörsüz rol aldı. At bindi, kılıç kuşandı. Seksen yaşını geçtiği ve rahatsız olmasına rağmen, Müjdat Gezen’in son müzikalinde yine tozu dumana kattı, ben hala varım, dedi. Oğlu ile birlikte aldığı sahnede. 1963 yılı, hayatının dönüm noktasıydı yine efsane yönetmenlerden Halit Refiğ ile askerde karşılaşması, Artist dergisinde birinci seçilişi, kariyerini hızlandırdı. Ve “Gurbet Kuşları” ile o artık Cüneyt Arkın’dı.

Hakkında ne yazsak az, çok konuşuldu. O bizim için Türk Sinema tarihinin en yakışıklılarından, Alain Delon’uydu, kuşkusuz. Yeşilçam’ın dört yapraklı goncaları, Fatma Girik, Filiz Akın, Türkan Şoray ve Hülya Koçyiğit ile sayısız filmde rol aldı. Ve herkesin gönlünde taht kurdu.

Duruşu olan bir aktördü. Onu son hali ile Müjdat Gezen’in müzikalinin prova arasında, kısa bir sohbet edebilmek imkânı bulduğumda yine öyle kararlı, vakurdu. Tüm yorgunluğuna ve hastalığına rağmen, sahnede de oğlu, Kayhan Yıldızoğlu ve Gönül Yazar ile birlikte, aynı zamanda birçok genç sanatçı ile sahne aldı. O bir Cüneyt Arkın’dı.

Öyle ki doktor olarak gittiği Adana’da, ilerleyen başarılı kariyerinde, yıllar 1972’yi gösterdiğinde, 4.düzenlenen Altın Koza Film Festivalinde, Baba, filmindeki performansı ile En İyi Erkek Oyuncu seçilen Yılmaz Güney, siyasi baskılarla elinden alınıp, Yaralı Kurt, performansı ile ikinci olunca kendisi seçilmiş ve o, reddetmişti.
Çünkü o Battalgazi, o Malkoçoğlu, o Dünyayı Kurtaran Adam ve O CÜNEYT ARKIN’dı.

Son röportajlarında dizi değil, belgesel izlediğini, içeriklerinde çok fazla şiddet öğesi yer aldığını ve saydığını, sekiz kez “Kafana sıkarım” sözcüğünü duyduğunu ifade etmişti. Ve dizilerde, kadınların çığlıklar içinde, gerçekte de gençlere Mısır’ın yerini sorduğumda bilmiyor, gençler bilgisiz, kütüphanesi cep telefonu olan bir gençlik yetişiyor, demişti.

Tüm Yeşilçam dünyasının, ARKIN Ailesinin ve sevenlerinin başı sağolsun.
Onlar bir daha gelmeyecekler.
Onlarla büyümek, ne güzeldi!
İçimden kocaman NAYIR! Diyerek bağırmak geliyor…
EMEL SEÇEN