Emel SEÇEN

Emel SEÇEN

360 Derece İstanbul
[email protected]

KÖY ENSTİTÜLERİNİN YIL DÖNÜMÜ

17 Nisan 2020 - 14:54 - Güncelleme: 17 Nisan 2020 - 15:01

Bugün, 17 Nisan. Güzel ve önemli bir gün, tarih sayfalarında.
Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı en büyük devrimlerden, Eğitim ve Tarım reformlarının, Eğitim kısmı. Kısaca KÖY ENSTİTÜLERİ17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile ilkokullara öğretmen yetiştirilmesi, amacıyla açılan okullara verilen ad.

Tarihi elbette anlatmayacağım, sadece hayatıma dokunan insanları bahsedeceğim.
İlki, Hasan Amca. Babamın amcası. Öğretmen. İlk Köy Enstitüsü mezunlarından. Bir insan bu kadar mı naif olur. Doğuya doğru kaydıkça, sertleşen ses tonları değişen ataerkil toplumumuz tersine, nev-i şahsına münhasır bir şahsiyet. Çocukken babamda kendisini çok severdi. Hasan Amca, oldukça esprili hayatı canlandıran, fıkralar anlatan. Can, bir adamdı. İnsan, çiçek ne varsa severdi. Bizde o gelsin diye dört gözle beklerdik. Diğeri, yine babamın en yakın arkadaşı Turan Fıratlı, oldukça sempatik karikatürden çıkmış bir karakterdi, hep gülerdi. Ablamla, beni de eşi yine Öğretmen Nedret hanımla çok severlerdi. Sürekli ilgilenirdi. Hele biraz rakı yudumlayınca, kahkahası hiç eksilmezdi. Sıcacıktı. Bir gün, iki çocuktan sonra yeni bir kızları oldu, Meltem. Biz o zaman ilkokula gidiyoruz. Hep bahsediyor, şunu yaptık bunu yaptık. Kalkıp demişim ki: Hep kızını anlatıyorsun?
Dün gibi aklımda, o buğulu ses tonu ile “Ah canım, seni dinlemedim mi? Afedersin. Gel, bakayım, sen bir yanıma.

Sonra oyuncak da almışlar, bir daha ki gelişlerinde. Hatta önce annem, sonra babam kızdı. “Çok ayıp, öyle söylenir mi?” Hemen, “Aaa, olur mu hiç, o benim de kızım.
Genç kız oldum, lise de bir beden öğretmenim oldu. Semaittin Arıkan. Mezun olduktan kısa bir süre sonra okulun dernek çalışmaları vs. tüm lise arkadaşlarım gibi öğretmenlerimi de buluyorum. Yemek, organizasyon olunca, haliyle ulaştım ve telefonlarımız mevcut.

Yıl, 2004 bir Haziran sabahı. Çok sevdiğim, hayatımda en önemli değerlerden, babacığımı ebediyete uğurladım. Aradan birkaç gün geçti. İş yerindeyim. Oldukça mutsuzum. Babam, hayatı boyunca Cumhuriyet Gazetesi okuyandı. Onun, o zor hazırlanan o zaman ki bulmacasını çözebilen, nadir şahsiyetlerden. Bitirince üzerine, imza atardı ve “oh”, derdi.

Ondandır ki benim geçen günlerde bir makalem ile Cumhuriyet Gazetesinde konuk yazar, olmam. Bir başka önem taşımakta. Çünkü babam, hep yazmamı istemiş, bana inanan ilk insan olmuştu.
Vefatı ardından uygun görerek, vefat ilanını Cumhuriyet Gazetesine verdik. Benim Öğretmenim, Semaittin Hocam da Cumhuriyet okurmuş. İlanı görüyor. Ve kendi kendine “Ya, bu bizim kız değil mi?”deyip, ev telefonuna ulaşıyor.Sonra yetinmeyip çalıştığım iş yerinide arıyor. Ulaştı, bana. Tabii. Gözyaşlarımıza, engel olamadık. Bu satırları yazarken bile gözlerim doldu ve yutkunuyorum. Kelimeler arası, bir nokta- virgül gibi, giriveriyorlar.

Yıllar sonra Köy Enstitüleri üzerine çalışma yaparken, kendisinden fikir almak istedim. 2014 yılının bir Hıdrellezinde, Zeytinburnu Avrupa Kolejlerinde ki, Köy Enstitülerinin anma programına katılmıştım. Oraya yıllar yılı, Fatih Çapa Ortaokulu gibi Türkiye’nin en iyi öğretmeni seçildikten sonra bir zamanların Kavram Dershanesinde, yöneticilik yapan  Gürşen Kafkas (1939-2016) hocanın daveti ile birlikte gitmiştik. Kendisine onu anlatıyordum. Dedi ki “ Ee, o bizim dönem, beraber okuduk.”Albümü çıkardı. Rahmetli Kafkas Hoca, gözler aynı. Devam etti. “ O,ben Adnan Binyazar” birlikteydik. Dicle, ilk mezunları…
Adnan Binyazar, çok kıymetli bir yazarımızdır. Kendisi ile Aydınlık Gazetesinde, Hayati Asılyazıcı hocam ile çalıştığım dönemde, birkaç kez telefon ile sohbet etmişliğim vardır. Ve yazılarıma övgülerini belirten bir kişi olarak, benim için oldukça kıymetlidir.

Gürşen Hocam “ Öğretmen dediğin, vatanını, bayrağını sevecek!” derdi. Kendisi ile katıldığım, moderatörlüğünü, Ahmet Doğan’ın (Matematik Öğretmeni, Yazar, Eğitimci) yaptığı ve daha öncelerden duyduğum ancak tanışma fırsatı bulamadığım, Alev Coşkun ve Öner Yağcı ile de orada tanıştık. Ve dostluklarımızın temelleri atıldı. Sonra biz Ahmet Doğan hocamızla, Bilim ve Gelecek Dergisine o temsilci olarak katkıda bulunurken; elim, dilim döndüğünce onunla emek verdik.
Diğer tüm anlattığım kişiler, KÖY ENSTİTÜLÜ ve onların devamı niteliğinde olan Öğretmen Okullarının mezunlarından olan Doğan, 1968 Ortaklar Öğretmen Okulu Mezunu (Adabelen olarak da anılmakta) ve o gün anma programında bahsettiği önemli bir şey vardı. O yıl Startv gelip, çekim yaptı. Keşke o programı şimdi yayınlasalar.

 “Biz, bayrağımızın dalgalandığı her yere eğitimi götürmeyi amaç edindik.” Demişti. Ve Sevgili Öner Yağcı, Ahmed Arif’in(1927-1991) “ Ben, ANADOLU” şiiri ile açmış. Her biri o kadar güzel, anekdotlar paylaşmışlardı. Tanıdıkça öğrendim. Bilgim, daha beslendi. Sevgili Öner Ağabey’in, “Sen, bu şarkıyı ki (Öğretmen Marşı) nereden biliyorsun?”diyerek, şaşırması gibi. Ben, zaten buna açtım. Ortaokul yıllarında öğrenilen ancak hiç unutulmayan. Eğitim&Öğretim ve Nitelik

Ahmet Doğan’ın, ilk olarak Türkiye’de ki öğretmen boykotunu anlatan ikinci kitabı. Bu kitabı öncelikle öğretmen ve insana dair her şeyi bulmak isteyenlere tavsiye ederim. Bilim ve Gelecek yayınları (2010) ,1968-Devrimci Eğitim Şurası-1969 Büyük Öğretmen Boykotu. Dağlar arasında, tahtası olmayan bir okula. Kapıyı, tahta yapabilen bir öğretmen, kendisi de daha 18 yaşında.
İzleyen var mı bilmiyorum, Mahsun Kırmızıgül’ün ilk çektiği Mucize filmi. Aynen, böyle.
Onu da yetiştiren öğretmenleri aynı zihniyetteydi çünkü.  Ve o da yüreğinde bu sonsuz paylaşma ve sevgi duygusu ile doğmuştu. Kendim gibi düşünen ama aramızda hocalar hocalar olan öğretmenler… Ne demişlerdi onlar büyürken, bir öğrenci ağaca zarar vermeye kalkınca “ Yapma, onun da canı var!”
İşte, eğitim sistemi. Bu kadar naif, bu kadar nitelikli, bu kadar da AYDIN.

Tuttuğu her şeye incelik katmak.
İnsan, yetiştirmek kolay mı sanıyorsunuz?
Bunca yokluklardan medeniyet sundular adeta tırnakları ile kazıya kazıya. Onlar ki çorak toprakların efendileri. Ayağında ayakkabısı olmayan, hayata dair birçok şeyi ilk kez gören. Ve en başta kardeşliği, dostluğu hayatlarından hiç çıkarmayan Köy Enstitülüler…
Şimdi bu özel günün mahiyetine sığınarak; sadece hayatıma dokunan onlardan almaya çalıştığım değerler ve bende olanlarla bir mozaik yaratmaya çalışıyorum. Çünkü aynı bakıyoruz.

O zaman öğretmen, oyun yazarı şair Ahmet Kutsi Tecer’in(1901-1967) ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA O KÖY BENİM KÖYÜMDÜR. GİTMESEKTE KALMASAK TA…” diyelim mi? Bence de diyelim.
Ancak
Başöğretmenimiz, Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Eğitim emekçilerimiz Mustafa Necati(1897-1929), İsmail Hakkı Tonguç(1893-1960), Hasan Ali Yücel(1897-1961), Saffet Arıkan (1888-1946), Rauf İnan (1905-1996)olmak üzere hayatımıza artı katan tüm öğretmenlerimizi rahmet, saygı ve özlemle anıyoruz.
Yaşayanlara, hala üreten ve aydınlık bir Türkiye için, ertesi gün kaygısını sadece kendinde değil bir diğerine, perde düşmesin diye uğraşan tüm eğitim, öğretim emekçilerine sağlık ve kuvvet diliyoruz.
Onlar, iyi ki varlar!

Ekte sizlere, Köy Enstitülerinin yeni kurulmakta olan Türkiye Cumhuriyetinin oluşumunda sadece ÖĞRETMEN mesleği değil tüm mesleklerini icraatı ve topluma insan kazandırma, nitelik derslerini sunuyorum.

Köy Enstitüleri Ders Programı
Kültür Dersleri:
  1. Türkçe,
  2. Tarih,
  3. Coğrafya,
  4. Yurttaşlık Bilgisi,
  5. Matematik,
  6. Fizik,
  7. Kimya,
  8. Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi,
  9. Yabancı Dil,
  10. El Yazısı,
  11. Resim-İş,
  12. Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar
  13. Müzik,
  14. Askerlik,
  15. Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı,
  16. Öğretmenlik Bilgisi: (a) Toplumbilim, (b) İş Eğitimi, (c) Çocuk ve İş Ruhbilimi, (d) İş Eğitimi Tarihi, (e) Öğretim Metodu ve Tatbikat,
  17.  Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik.
Ziraat Ders ve Çalışmaları:
  1. Tarla Ziraatı,
  2. Bahçe Ziraatı,
  3. Fidancılık, Meyvecilik ve Sebzecilik Bilgisi,
  4. Sanayi Bitkileri Ziraatı,
  5. Zooteknik,
  6. Kümes Hayvanları Bilgisi,
  7. Arıcılık, İpek Böcekçiliği,
  8. Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi,
  9. Ziraat Sanatları.
Teknik Dersler ve Çalışmalar:
  1. Köy Demirciliği (nalbantlık, motorculuk),
  2. Köy Dülgerliği (marangozluk),
  3. Köy Yapıcılığı: (a) Tuğlacılık ve Kiremitçilik, (b) Taşçılık, (c) Kireçcilik, (d) Duvarcılık ve Sıvacılık, (e) Betonculuk,
  4. Kızlar için Köy Ev ve El Sanatları: (a) Dikiş-Biçki, Nakış (b) Örücülük ve Dokumacılık, (c) Ziraat Sanatları.
17 Nisan 2020 Saat-11:11 EMEL SEÇEN İSTANBUL

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Barış Gürses
    5 yıl önce
    Ah arkadaşım ah. Şimdi yapması gerekeni yapan öğretmenler ana haber bültenlerine çıkıyorlar(istisnalar kaideyi bozmaz) üstelik onları geçmiş meslektaşları insanlara böyle dokunmuşken. Ülkenin en büyük sorunlarından birincisi bence eğitim kalitesi ve kalifiye öğretmenlerdir. Kalemine sağlık..
  • Ertan Yurderi
    5 yıl önce
    17 Nisan 1940 yılında 3083 sayılı yasayla, Hasan Ali Yücel`in Milli Eğitim Bakanlığı ve İsmail Hakkı Tonguç`un önderliğinde kurulan ve toplumsal yaşamda yarattığı olumlu etkiler nedeniyle kısa süre içinde kapatılan Köy Enstitüleri`nin kuruluşunun 80. yılı hepimiz için kutlu olsun. Bugün eğitim politikalarının, siyasi iktidarların siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda 'tek merkezden' ve tüm topluma yönelik bir dayatma olarak gündeme getirildiği ve uygulandığı dikkate alındığında, Türkiye`de eğitim sisteminin yıllardır neden içinden çıkılamaz bir kaosun içinde olduğu daha iyi anlaşılmakta. Dün Köy Enstitülerini kapatan zihniyetin, bugün eğitimi laik, bilimsel içerikten uzaklaştıran ve herkesin eğitim hakkından eşit ve parasız bir şekilde yararlanmasını engelleyen adımlarının farkında ve karşısındayız... Keşke Köy Enstitüleri o günkü duygularla yeniden açılabilse.