Küçük kız salonun ortasındaki, ortası yeşil ve kenarları sarı, beyaz çerçeveli halının ortasında bağdaş kurmuş, pür dikkat, televizyona bakmaktaydi.
Ev halkı, salondaki masanın etrafına toplanmış, oradan buradan sohbet ediyorlardı.
Henüz yedi yada sekiz yaşlarında ki küçük kiz çocuğu birden heyecanla ayağa kalktı. Bir eliyle televizyonu gösterirken, kafası evin büyüklerinin oldugu yöne doğru birden haykırdı:
'KIRK DOKUSLAS!...
KIRK DOKUSLAS, başlıyor. '
Babası, aniden kafasını kaldırdı ve ne dedin sen? Dedi.
Önce korkmuştu, acaba yanlış birşey mi söylemişti ?diye bir an düşündü ama sonra korkusuzca o çok sevdiği oyuncunun ismini tekrarladı, gururla.
Babası: Gel, bakıyım dedi. Gülümseyerek. ' Çok yaşa emi!' Sonra annesine dönerek: Bak! Görüyor musun? Kimsenin aklına gelmez.
O günden sonra yılların aktörü bizim evde hep KIRK DOKUSLAS olarak anıldı.
GÜNEŞE DOĞRU
92.Oscar ödülleri verilmeden birkaç gün önce bu muhteşem oyuncuyu kaybettik. Herkesin değeri yaşadığı yaşamın içindeki ağırlığı kadar...
Daha önceki yazılarımda bulunduğum semt daha doğrusu mahallede ne kadar çok sinema salonu ve birçok ünlü degerimizi konuk etmiş olan, hemen bir arka sokagimizda ki Çevre Tiyatrosundan bahsetmistim.
Oscar ödüllerinin dağılacağı hafta sonu, Cihangir Semt Konağında Sevgili Atilla Dorsay, 'Sinema Tutkusu' adını taşıyan ve ayda, bir kez Perşembe günleri tüm birikimlerini aktaracağı seminer/söyleşi etkinliğine başladı.
Ve o akşam müthiş keyifliydi. Aslen nazik mesleği Mimarlık kadar, Türk ve dünya sinema tarihinde bizleri aydınlatan, SIYAD gibi bir kuruluş oluşturup; Sinema Yazarlığının önemini yıllar...önce kavrayıp oturtan, ilklerin insanı bizim öncelikle büyüğümüz, üstadımız ve de sevgili zarif eşi Leman Dorsay ve sempatik kızları Ece Dorsay ile dostlarımızdır.
Bugün, şahsen bir film hakkında kendisinin yorumunu heyecanla beklerken, naçizane fikrimi sunabiliyorsam onurdur.
Çünkü kim ne derse desin, o bizim bir değerimiz, öncümüzdür.
CAHİDE SONKU
Söyleşisi o kadar keyifliydi ki. 1900'lerin ilk yıllarından, üstelikte savaş yılları dâhil paylaşımları müthişti.
Üstelik elimizde olmayan hiç izleyemedigimiz, Nâzım Hikmet'in yönettiği ve dekor da, kadroda Abidin, Arif Dino'nun yer aldığı ' Güneşe Doğru ' filmin notları cok değerliydi.
Ve SIYAD 'ın ilk yıllarında, değerlerimize onur ödülü düşüncesi ilk yola çıktıklarında ' Ben, ödülümü Beyoğlu 'nda, meyhanede alırım ancak' diyen, hem Tiyatro, Sinema oyuncusu ve Yönetmenlikte yapan Sevgili Cahide Sonku'yu, Atilla Dorsay'in tanıklığı ile dinlemek başkaydı.
Müzeyyen Senar ve Sadettin Kaynak gibi ustaları anmakta.
Tesadüf öyle güzel denk geldi. O akşam Sevgili Leman&Atilla Dorsay'in evlilik yıldönümleri ve biricik kızları Ece'nin Irishpub da ilk sahnesiydi. Davetli olmak ayrı bir güzellikti. Buradan tekrar üçüne de teşekkür ederim. Çünkü güzel an.lar kolay olmuyor. Hele ortalık bu kadar sahte ve kirliyken.
AMERIKALI ve SURIYELI, ECE DEDI
Evet, o akşam ilk kez seminerde karşılaştığım Megi hanım, ve aile dostları, Ece'nin hayranları ile lise arkadaşlarından bir grup katılımı ile seyrine bir daha zor rastlanır bir akşam geçirdik.
Amerika, Seattle dan gelen oldukça hareketli yabancı ve ' Ben, babanızı tanıyorum ' diyen, Suriye kökenli bilgisayar ve makine mühendisi bey, uzun uzun Atilla bey ile sohbet etme imkânı buldu.
Ortak noktaları Sinema dışında her zaman birleştirici unsur olan Müzikti.
Ece Dorsay, müziği ile herkesi coşturdu. Dans ettirdi.
Yani bir Amerikali ve Suriyeli bir Türk kızının müziğinde pervane oldular
Bize de böylesi güzel anları paylaşmak kaldı. Elbette belki de gecikmiş olsa da Leman hanımla içtiğim Belçika birası ve de Atilla bey ile birlikte ictigimiz Blue Blue, votkaydi.
Anlar, paylaşımlar sevginin var olduğu her yerde her daim var.
Yeter ki gerçek olsun.
Elbette Beyoğlu Belediyesinin katkıları ile Cihangir Semt Konağında, Atilla Dorsay'dan, Sinema Tutkusu günlerini kaçırmayın. Üstelik yaza kadar da devam edecek.
Ne öğrenirseniz, kârdır. Benden söylemesi...
Ne diyelim:
Ve dün Beyoğlu Sinemasında ben 'Sevgi Günü 'dedigimde, ayrıca bir müzik tutkunuda olan Atilla Dorsay'in hatırlattığı ve çok sevdigim, Bora Ayanoğlu 'ndan 'Sevgi var ya şu Sevgi. Nasıl desem Aşk var ya..' şarkısı gibi...
Içinde aşk olan her iş güzeldir. Adı ister, sinema ister müzik olsun.
Sevgiyle...
FACEBOOK YORUMLAR