Emel SEÇEN

Emel SEÇEN

360 Derece İstanbul
[email protected]

İncelik Sanatı

01 Şubat 2021 - 00:23 - Güncelleme: 01 Şubat 2021 - 12:15


Parmak ucunuzda tüy gibi yükselin, sonra bir müddet o şekilde durmaya çalışın ve ileriki safhada ise yürümeye geçin. Parmaklarınız, kanasa bile yapın.
“Sahne Sanatları…”

Bu kelimenin tam anlamıyla açılımı:  Konservatuar da, Türkiye’de ve dünyada opera, bale, tiyatro ve koro gibi sanat alanında yetenekli,  sahneye hâkim, profesyonel olma yolunda, sanatsal öğrencilerin yetiştirilmek üzere eğitim gördüğü büyük sanatsal bir oluşumdur. En uzun süreli eğitim baledir. Devlet Konservatuarı üç bölümden oluşur: Müzik, Müzikoloji ve Sahne Sanatları. Sahne Sanatları; Opera, Tiyatro, Bale (Modern) ve Çağdaş Dans ANASANAT DALI üzerinde büyür. Sonrasında sanatlarını uluslar boyuta taşıyacak şekilde ancak sahnede büyük ustaların onayı ile geliştirme ve izleyene, anlayana sunma biçimidir. Spor Akademisi de dört yıllıktır ancak burada ki fark  “estetik, müzik, koreografi,” gibi olgulardan yola çıkar ki Koreografi, antik Yunan’dan gelmektedir, kelime anlamı ise adım tasarımcılığı yani sahne üzerinde bestelenmiş dansın uygulanmasıdır.
“Sanat;  düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir” LEV TOLSTOY
Sanatımız yok ediliyor! Bale, antrenörler tarafından öğretilecekmiş!

Tartışma bile kabul etmeyecek bir durum nerelere çekiliyor. “Bale ve Antrenör”, yani Türkiye Dans Sporları Federasyonu “Bale Antrenörlüğü” programı açtı ve buna ilk tepkiyi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi verdi: “Sırf bir federasyona para kazandırmak için baleyi spor dalı saymak, baleyi tüm köklerinden koparıp yok etmek anlamına gelir. Devlet verdiği bu onayı derhal iptal etmeli” dedi.

Bale ülkemizde nasıl tanındı? Elbette Cumhuriyet kazanımlarının bir değeriydi. Atatürk’ün, meclise sunduğu önerge ile Ankara’da bir konservatuar kurulmasına karar verilir. Yıl 1935, ünlü besteci Prof. Paul Hindemith ülkemize gelir ve konservatuar çalışmaları başlar. Tiyatro ve Opera bölümü için Prof.Carl Ebert, Almanya’dan getirtilir. 1936 yılında eğitime başlar ve resmi olarak ülkemizin ilk Devlet Konservatuarı 1940 tarihinde başlamış olur. Bale ise dünyaca ünlü İngiliz dansçı ve koreograf Dame Ninette de Valois tarafından, 6 Ocak 1948 yılında İstanbul Yeşilköy'deki Pansiyonlu İlkokulu'nda, 'Yeşilköy Bale Okulu' adıyla ve sonrasında 1 Ekim 1950 yılında Ankara'ya taşınan okul, Ankara Devlet Konservatuarı'na bağlı bir bölüm olur.

1965 yılında ise Dame Ninette de Valois'nın koreografisini gerçekleştirip sahneye koyduğu, Ferit Tüzün'ün altı bölümden oluşan 'Çeşmebaşı Balesi', dünya prömiyerini yaptığında “ilk fantastik Türk Balesi” olarak tarihe geçmiştir.

Ankara Devlet Konservatuvarı 'Bale Bölümü'nden sınıf atlayarak mezun olan Hülya Aksular gurur kaynağımızdır çünkü henüz 18 yaşında, Çaykovski’nin “Kuğu Gölü” balesini yorumlayarak, en genç baş balerin, ardından 1992 yılında ise Bolşoy Operası’ndan aldığı davetle, dünyaca ünlü Nureyev ile  'Don Kişot Balesi'nde başrolü oynamıştır.

Rahmetli Duygu Aykal, Meriç Sümen, Alev Baymur. Bir de balet alırsak, dünyaca tanınmış Melih Mertel, kendini öğrencilerine adayan Tan Sağtürk.

Buralara gelmek hele bir kadın sanatçı olarak hiç kolay değil. Ama bizim ülkemizin, bale sanatını icra edenlerin giydikleri kostümden, sergiledikleri yorumlara kadar eleştirmekten öteye gitmeyen zihniyeti şimdilerde, sanatın en kibar dallarından Balenin kıyımına hazırlanıyor.  Bir balerin ya da balet onca acılara ve akıttığı tere, yaklaşık 15 sene, temsile göre 8-9 saat düzenli çalışma karşılığında acaba yaklaşık 56 saatlik Antrenör eğitimi ile bırakın bunu uygulamayı, estetiği ve balenin değerini nasıl kazandırabilir? Kim ya da kimler olacak bu antrenörler?

2018 yılında Yönetmenliğini Ralph Fiennes’in yaptığı “Beyaz Karga”, Soğuk Savaş döneminde, sanatını icra edemeyecek duruma gelen ünlü balet Rudolf Nureyev’in hayatını, kendisi gibi bu uğraş ve bu emeklerden geçmiş Ukraynalı dansçı, balet Oleg Ivenko canlandırmıştı. Yani Antrenör değil, antrenörün yetiştirdiği biri hiç değil!

Yine aynı yıl gösterime giren modern balenin oluşumunu ilk siyahî Kübalı Balet Carlos Agosta yani “Yuli”yi kendi oynamıştı ama bir kadın yönetmen çekmişti, Bollain. Burada da Küba Ulusal Bale, Houston Bale, Amerikan Bale Tiyatrosu, ardından  Londra Kraliyet Balesi’nde siyahî Romeo olan ilk balet ünvanı alan sanatçının neler yaşadığına tanıklık ettiriliyordu.
Mesela 2010 yapımı ve Natalie Portman’a ilk Akademi ödülünü kazandıran Siyah Kuğu, filmi var.

Türkiye, acaba elinde ki değerler ile birikmiş Hülya Aksular gibi sanatçılarının filmini yapmak yerine acaba neden sanatın dallarını tek tek kesmeye kalkar?  Bale; futbol kadar sıradanlaşacak bir sanat dalı değildir. Halter de kaldırmıyoruz, Bale naifliktir!

Bale; estetik, zarafet, incelik, sanatsal duyum ve uyum, ruh dinginliği, sahne yatkınlığı ve kibarlıktır. Keskin bir omurgadır ve su gibi akar. Bırakın antrenörler, para için bile olsa başka dallarda serpilsinler. Bale Antrenörlüğü, Yaşam Koçluğu değildir!

Güzel Sanatlar; onu izleyen, onu anlayan ve onu yapanlara kalsın!
EMEL SEÇEN, 27 Ocak 2021, İstanbul

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum