Mayıs Ayı, aylar içerisinde belki de en naif şekilde süzülerek ve içinde ki tüm ihtişamı sunarak; seneye (yıl)senin emeğine katılandır.
Emek, bayramı ile başlar. 1 Mayıs.
Yalnız biz toplum olarak emeğe gereğini yapmayı da, takdiri de biraz zor uygularız. İlkel toplumdan, tarım toplumuna ve reformlara geçilse de içgüdüsel olarak, taklidi severiz. Çünkü kolay olan odur. Araştırma, donanım gerekmez. Hazır olan ne ise sofrada hemen alınıverir.
Mesela, Fabrika Kızı. Hayatımın en anlamlı şarkılarındandır. Çünkü aynı köprüden geçmeden önceki duraklarda, ben de hep bakarım. Hala bakarım. Bir fabrika nasıl olur? İşçi ne demek, bilirim. 1Mayıs, için kullandım. Kimsenin aklından dahi geçmiyordu. Şimdi bilip, bilmeyen. Bilip de önemsemeyen, hemen kulak kabarttı. Zeki Müren’in dediği gibi reklamın iyisi kötüsü olmaz. Gündemi belirleyebilmek, zaten bir zekâ işidir. Hele hele böylesi hatırlanması gerekenleri, gereğinde anmak ancak bizim gibi vefalılara düşer. Şimdi Bora Ayanoğlu, üzerine bolca yazıya hazır olun! Olsun, iyidir.
Emek bayramında, emek bileni hatırlatmak! Tıpkı yıllar önce bu şarkıyı okuyamazsın dediklerinde, erkekleri geçerek, sahnesinde tek başına ölümü göze alan devrimci Âşık Sinem Bacı gibi.
Yazılar ne için yazılır da okunur? İşin aslını doğru yerinden öğrenebilmek için…
Bir yazı ise emek içerir. Efor, araştırma, birikim, olgunluk ama en çok da konu üzerinde olgunluk ve de insanlık. Sabun köpüğü olmayan işler, bu nitelikten doğar, vesselam.
Devrim dedik; şimdi yine 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece de Hıdırellez denilecek. Bir kısım Deniz’leri, Mahir’leri, Sinan’ları anacak. Bir kısmı yine kendi deryasında sadece yine kendi ile hemhal, kendine, dualanacak. Onların idam edildiğini umursamadan. Ya da unutarak.
Bir arkadaşıma demiştim ki:
Devrimci gülüşü!
Çünkü benim için bütün devrimciler, çok güzel güler.
Ya da gülebilmek. Her şeye rağmen gülebilmek, bir devrimdir.
Mesela Atatürk. Bakın çok nadir gülen fotoğraflarına, derinlik ve samimiyet vardır.
Deniz Gezmiş. Aynı çocukluk, hep o aynı masumiyet.
Sabahattin Ali, aynı.
Gülten Akın.
Türkan Saylan.
Çok az ama aynı.
Ben, insanı gülüşünden bilirim…
1 Mayıs, Hıdırellez, Devrimciler, Anneler günü… Ve de 19 Mayıs. Dolu dolu…
Yaradan kimseye evlat acısı göstermesin ama mesela ömrünün 42 yılını, evlat acısı ile geçiren. Ve ölüm(idam) yıldönümünde ona duyduğu acı ve özlemi, düğüm düğüm, herkes bir gün, o ise her an yeniden yeniden, içinde yaşayan bir anne hayal edin.
Anneliğin kutsallığında. En MUKADDES ANA, o olmalı.
Ben cenazesine gittim. İçinde suya sabuna dokunmadan hayat soluyanlar, bu yazdıklarımı çok anlayamazlar. O öğretmen anne ve babanın çocuğu; kimseye zarar vermeyen yüreği, sevgilisine şiir okuyan naif, saf hali. Adı okyanus olmuş. Bizler, ne yazsak boş!
O yüzden; emeği en iyi emek verenler bilir. Üzerinde çalışan, umut eden. İnsana değer veren.
Öğreniyoruz. Zaman bol. Yeter ki kıymeti hak edene teslim edelim.
Ve diliyorum ki Hıdrellez’e yaklaşırken, güzel temennilerde bulunalım. Önce dünya, ülkemiz ve kendimiz için. Hak edenlere, gereken yeri açarak. Ve onları koruyarak.
EMEL SEÇEN 2 Mayıs 2020 Saat: 11.00 İstanbul
FACEBOOK YORUMLAR