Hollywood’da halt etmiş,
En son eleştirisini yaptığımız DURDURULAMAZ GÜÇ, Filmi de…
İşte gerçek güç.
Bizim Anadolu’da (Doğu Karadeniz) evlada “Uşak” denir.
Anadolu öyle zengindir ki;
Gazi Mustafa Kemal, “Köylü milletin efendisidir!” derken, aslında tam da bunu ifade etmeye çalışmıştır.
Uşağın köyünden, bir vatandaş çıkıyor ve aralıksız koşuyor…
Ne kadar da güzel söylüyor, “kaptırıyorum kendimi” derken, birde şiirde yazmış, “Kim Milyoner Olmak İster” yarışmasının, sunucusu Kenan İmarzalıoğlu’na.
O kadar güzel!O kadar samimi!O kadar doğal ki!İşte bizim özümüz.Hani birkaç gündür. Makalelerde “Beklenen Şarkı” misali, mırıldandığımız…
Uşaklı Akın’a bakın.
Muhakkak kendinizden bir şeyler bulacaksınız. O bakışında ki yarı utangaç, yarı samimiyet ve sıcaklık ile bezenmiş, kumaş.
Eskiler öyle derdi. Bir insan için, iyi ya da kötü değerlendirmesini “Kumaşı sağlam.”
Yani, hiçbir zarar gelmez. Her lekeyi de, esen rüzgârı da kaldırır. Zamana da direnir. Saklar kendini geleceğe…
İşte köylü olduğunu söyleyen, Akın. Şehirli olandan, daha insan kalmış.
Bırakın, kendi doğallığını. Şehrin valisi bile koşuya çıkınca “ Tabelayı geçme” diyor.
Adam, saraya kadar bile koşmuş.
Peki, madem böyle yetenekli bir insanımız var.
Meslektaşlar haber yapmış, kendisi yayında söylüyor
“ Köylü çıldırdı. Koşuyor…”Köylü neden koşuyor? Ya daKöylü neden o yarışmada?Esas sorular bunlar?Eğer bir çıkarım yapmak gerekirse bunu “yeteneği” konusunda ayrı konu olarak konuşulabilir. Zaten burada da sınıfta kalmışız. Bizler, en son hatırladıklarımdan önceliği kadınlara vererek; Semra Aksu mesela 1987 yılında kırdığı 400 m aşıldı mı? Emin değilim.
Ve “Rüzgârın Kızı”, Süreyya Ayhan. 1978 doğumlu, Süreyya tıpkı Akın gibi Anadolu’nun göbeğinden Çankırı’dan çıkmıştı.
Dağ, bayır koştu…
Yıllar… Meşhur milenyumu gösterdiğinde, yani 2000 Sidney, Yaz Olimpiyatlarında 1500 mt de yarı final koşarak, Türkiye’nin sesini duyurmaya başlamıştı.
Ardından 2002, Münich Atletizm Olimpiyatlarında 1500 mt de, Dünya Şampiyonu Rumen Atlet Gabriela Szabo’yu, son ve zorlu mücadelede geçerek, birinci oldu.
Türkiye’ye, spor ve atletizm tarihinde (Ruhi Sarıalp’ten sonra) altın madalyayı getirdi. 2002 yılı ise Avrupa’nın en iyi atleti Süreyya Ayhan kızımızdı. Peşi sıra 2003’de.
Paris, Dünya Atletizm Şampiyonasında (2003) Rus atlet Tatyana Tomashova ardından ikinci ki bu Türkiye’nin yine dünyada ilk madalyasıydı.
Herkes altın beklemekteydi.
Otoriterler ve iş birlikçileri, o dönem, hem antrenörü hem sonradan eşi olacak Yücel Kop ile ilişkisinden tutunda.
Kadınların,muayyen regl dönemlerini bile eleştirdiler.
Alkışlanan Rüzgârın Kızı, bir anda yuhalanan oluverdi.
Ve komşu Atina’da 2004 yılında doping (uyarıcı) söylentileri asılsız olmasına rağmen ayyuka çıkarıldı. Ve sakatlandı.
Ruhunda yaratılan, travmaları yazmıyorum bile…
Süreyya, aslında biraz da tüm köy kızlarımızın umuduydu.
Yokluklardan, adeta bir kardelen gibi açabilmek!
Diyeceğim o ki biraz abartmayı, alkışı severiz.
Değeri de kaybettikten sonra anlayan garip bir huyumuz, doğamız var.
Ama gerçek doğa diyor ki. “Artık, kendine gel!”
Gel de; gör, duy, söyle, yap, yaşat. Sev!
Gelelim, o güzel yürekli kardeşimiz Akın Yeniceli, Beyefendiye.
Yarışmada elendiği soruyu herkes izledi sanırım.
-Uçakların yerden yüksekliğini gösteren alet, hangisidir?
Seçeneklerin hiçbirini bilemediği için aza indirerek, içsel bir seçim yapacak. Yarı yarıya diyor.
Ve karşısında bakın ki:
Biri, Altimetre Diğeri ise Pedometre olan seçenek çıkar ve o Pedometre’yi seçer.
Hayat seçimlerdir, deriz ya.
Pedometre’nin anlamını, cevabın yanlış olduğu butonu yanınca, program sunucusu Kenan İmirzalıoğlu açıklar:
PEDOMETRE, ADIM SAYAR…
“Kendimi araba gibi hissediyorum” diyorsun ya güzel yürekli Akın Yeniceli.
Sen, araba değil!
Bir kere çok değerli bir insansın.
Senin bu kadar yaptığın, attığın adımların değerini bilmek ise bu ülkenin görevi.
Çok yaşa güzel insan. Sağlıkla, huzurla yaşa!
Kayahan’ın( 1949-2015) şarkısında ki gibi:
“Ben Anadolu çocuğuyum. Biraz da deli dolu. Kızdı mı dünyaya yakarca bakan. Sevdi mi, içinde ormanlar yanan. Tek tabanca, yalansız çıkmış yıllardan. Yılandan korkmam, yalandan korktuğum kadar. Benim bu aleme aklım ermiyor. Benimde senin gibi, onun gibi arzularım var. Tırnakları kısa katıksız kadın, katıksız ana. Gözleri güleç, yüreği insan birini istiyorum. Ben Anadolu çocuğuyum. Bildiğin gibi…Yüzümde derin siyah çizgiler. Gözümde, diken ve yaban otları. Yayla rüzgârları geçer içimden. Dikenli tellere takılır gönlüm. Kan ağlar… Anlatamam, ağlayamam. Ben Anadolu çocuğuyum. Böyle geldim dünyaya. Pişman da değilim. Başakları ellerimle büyütürüm, ben. Başaklar eğilir, ben eğilmem. Ben Anadolu çocuğuyum. Yolum sevgiden geçer, Kimsenin hakkını yemedim ki ben!”İşte, böyle.
Senin, tırnağın olabildiğimiz zaman İNSAN olacağız!
FACEBOOK YORUMLAR