Orjinali “Upstairs-Downstairs”, yani Yukarıdakiler ve Aşağıdakiler, adı ile 1970’li yıllara damgasını vuran bir dizi filmdi.
Biz tersten başlayalım, belki dikkat çeker hem eli, suya sabuna covid dışında dokunmayanlara, hem kendini bir şekilde, sınıflandırmış olan, her toplum bireyine…
Dünya var olduğundan beri en yukarıdan, asiller, orta sınıf ve en aşağılara kadar inen, sınıfsal hiyerarşi, mevcut ilişkiler, davranış ve tutumlar, hatta bir tebessüm, gülümse bile bu lokasyonun yani “Aşağıdakiler ve Yukarıdakiler”’in, şablonunu oluşturur.
Hizmet etmek!
Ya vatanına, ya topluma, ya da insana!
Belki de hepsine yetecek güçte bir yüreğe sahip olmak!
Tarihsel süreçte, 1900’lü yıllarda hizmetçi çalıştırmak sadece zenginin değil statü meraklısı insanlarında tercihiydi. Üstün olmaya çalışmanın hep farklı davranış biçimleri olmuştur. İnsanlaşma uzun bir süreç. Bir zil ile kapı kulu olmak, bir telefon ile dünyanın en kolay sanılıp, aslında en zor işlerinden biri olan sekreterlik mesleği gibi uzar gider. Paraya tamah ettikçe kendi evini derleyip, toplamak bir yerde bir başkasına da “bak, benim eve kadın geliyor, temizliğe” diye, göstere göstere seviyesizleşmek, üstencilik taslamak.
Çerçevelenmiş görgüsüzlük!
Emeği hor görmek!
Dediğimiz gibi insanlaşma, demirden bir leblebi misali çiğne, çiğneyebilirsen!
Dün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 101. Yılını, geçen yıl olduğu gibi buruk geçirdik. Üstelikte bildiğiniz üzere geçtiğimiz, YÜZÜNCÜ YIL’dı!
Çoğu çocuğumuz, yine evlerinde mahsun mahsun beklerken, kendi çocukluğumda hep denk gelen “Niye her 23 Nisan’da yağmur yağar!” diye üzüntülerimin, ne kadar boş olduğunu gördüm. Tüm yaşanan süreçte biz çok şanslı çocuklarmışız! Mutsuz, güneşli ve bahara koşmaya çalışan yine bir 23 Nisan’da, onlar balkonlarda buruktu. Sokak içinde yine el salladık, birbirimize…
Bazı ana muhalefet belediyelerinin çoğu İstanbul’da araç konvoyu yaptı, marşlar çaldılar; palyaço ve araçlara kurulan müzik sistemi ile sokaklardan geçtiler: Kadıköy, Sarıyer, Maltepe…
Kartal’da, yaşları 4-5 yaş arasında olan ve yapmış oldukları 377 resim içinden ödüllerini, Belediye Başkanı Gökhan Yüksel tarafından sunuldu ve klasik otomobillerle konvoy oluştu. Beşiktaş’ta, sosyal mesafeye uyarak Beşiktaş Anadolu Lisesi’nde, Başkan Rıza Akpolat ve ilçe protokolü ile tören sonrasında Atatürk’ün sevdiği şarkılar, marşlar ile devam etti. Hazine Avı, oyunu oynayan çocuklar, bir araya gelerek, Abbasağa Parkında can dostlarına mama verdi. Büyükçekmece Belediye Başkanı, Hasan Akgün çocuklar için Mehmet Naci Akyöz’ün 3 boyutlu uçurtmaları ile renk renk diğer uçurtmaları, çocuklar için gökyüzüne saldı. En büyük ilgi ise Türk bayrağı şeklinde olandı. Esenyurt Belediyesinin kültür merkezlerinde eğitim almakta olan öğrenciler, online müzik dinletisi sundular.
Benim yaşadığım bölgede yani Fatih Belediyesi, Başkan M. Ergun Turan organizasyonu ile yine geçen yıl ki gibi araç konvoyu, palyaçolar ve Barış Manço şarkıları ile geçtiler ama keşke geçen yıl ki gibi şeker dağıtsalardı! Çocuklar tarafından hatta hala büyükler tarafından bile büyük ilgi gören köpük balonu dağıttılar, Covid-19’da tükürük, tanecik ile çoğalma riski olan bir durumda bana göre yanlıştı, hatta 3,4 yaşında çocuklar sevinçle aldı, bir de ailelerinden habersiz, içme riski var.
Hepsi dışında çokça etkinlik vardı, çevrimiçi olarak ama en başarılı yayın, basılı olarak, Cumhuriyet gazetesiydi. İçinde yer aldığım için ayrı gurur ve övünç kaynağı. Bütün sayfalar, çocuklarındı ve çocukların etkinlikleri ile çerçevelenmişti.
Yukarıdakilerin neler yaptığı aşağıdakileri elbette ilgilendiriyor. Öğleden sonra o meşhur Çamlıca Tepesine, taban eni oldukça geniş yukarı doğru incelen ve aynı yükselen beton direğe, şimdiye kadar ki en büyük kumaştan bayrağımızın çekilmesi töreni Cumhurbaşkanı tarafından yapıldı, elbette orada çocuklar vardı.
Çocuklar, bir günlüğüne söz hakkı alma, koltuğa oturma hakkında ise, göreve yeni atanan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın, koruması 10 saniye sonra Azad’ın koltuğunu geri çekerek, kalkması gerektiğini vurguladı.,
Bakan : “Tabi Ramazan olduğu için bir şey ikram edemedik. Ramazan’dan sonra aynı evde kaldığı beş arkadaşıyla birlikte bize misafir olarak gelecek o zaman çikolata ve çay hakkımızı kullanacağız, değil mi Azad?”dedi.
Kafası öne eğik, sesi ya var ya yok! Sadece –Evet, diye fısıldayıverdi.
Azad, samimi bir sevilmeyi, sıcak bir başının okşanmasını, üstelik kadın bir büyüğünden beklerken, Ramazan diye çikolata alamıyor ama kitapta sonraya kalıyordu.
Azad’ın, 10 saniyelik 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması, kendi hayatının önemli yerini teşkil eden, edecek olan ve aynı zamanda da özeli olan “koruma” altında olduğunu, tüm dünyaya duyurulması ile noktalanıyordu, 101. yılımızda!
Şimdi geçtiğimiz hafta, Köy Enstitülerimizin 81.yılıydı. Gazi Meclis ve Baş Öğretmen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ilk söylediği ve herkesin bilmediği “ Eğitim, sevgi ile başlar” desturudur.
Dolayısı ile Cumhuriyet kazanımlarının temeli olan eğitim sistemi ve bu sitemi oluşturan büyüklerimiz, değerli öğretmenler, eğitim bilimciler, hep bu kalıp üzerinden yürümüştür.
Şu yalan dünyada, içerde sevgi yoksa mevzu ne olursa olsun, ilerlemek mümkün değildir. Hele ki eğitimde!
Şenlik yok, Covid-19 nedeniyle, aşağıdakilerin hikâyesi bitmiyor, nasıl bitsin ki yukarıdakiler; duymuyor, görmüyor, hissetmiyor ve bilmek istemiyor!
KÖMÜR KARASI UTANÇ YARASI
Türkiye Taş Kömürü kurumunda, Covid-19 testlerinin sonuçları bitmeden YÜZ KIRK DÖRT işçimiz, üç gün boyunca çalıştırıldı.
Ana muhalefet partisi, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz açıkladı:
“Zonguldak’ta, Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüs testi skandalını ortaya çıkardık. Normalde sonuçların aynı gün üç beş saat içinde çıkması gerekirken, işçilerin yarısının sonuçlarının çıkması, tam 3 gün sürdü. Diğer yarısının sonuçlarıysa hala çıkmadı. İşçiler koronavirüs pozitif olarak, maalesef üç gün boyunca işe gidip, diğer işçilerle birlikte çalışmak zorunda kaldı. Defalarca kez Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunduk. Resmi başvurular yaptık. Ancak madenciler, aşıda öncelikli meslek grupları arasına alınmadı”
13 Mayıs 2014, yani tam yedi yıl önce Soma’da, ÜÇ YÜZ BİR vefat, YÜZ ALTMIŞ İKİ yaralıdan sonra bile hiçbir şey öğrenmemiş miyiz?
Tabii, doğru yukarıdakiler ile aşağıdakiler arasında dağlar kadar mesafe var.
Yaklaşabilmeleri dileği ile!
EMEL SEÇEN, 24 Nisan 2021,İstanbul
FACEBOOK YORUMLAR