Basından Notlar :
2 Ekim 2017 : Kayseri’de aynı lisede sınıf arkadaşına şantaj ve cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla yargılanan 3 lise öğrencisinden ikisi 2’şer yıl 9’ar ay, diğeri ise 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum oldu. Mahkeme cezayı erteledi.
3 Ekim 2017 : Gaziantep'te bir ilkokul öğrencisinin okul çantasında kuru sıkı tabanca bulundu. Öğretmenlerin ihbarı üzerine okula gelen polis ekipleri, kurusıkı diye tabir edilen silaha el koydu. Polis ekipleri, ifadelerine başvurmak üzere öğrenci ve adı açıklanmayan babasını polis merkezine götürdü.
8 Ekim 2017: Adana’da girdikleri bir lise binasında buldukları her şeyi çalan 3 hırsız, zanlılardan birinin babasının ihbarı sonucu yakalandı.
Tüm canlı türleri arasında sadece “insan”a özgü olan, doğayı olduğu gibi kabul etmek yerine bunu kendi varlığı üzerinde dönüştürebilme yetisi ile biriktirdiği etkinliklere kültür diyoruz.
Bilimsel araştırmalarda insanın atası olarak görülen Neandertallerin ve Hominidlerin ise yaşamı yaklaşık 300.000 yıl kadar önce. Hal böyle olunca ister istemez bilim ve bugün tarif edildiği gibi olmayan. Gerçekte gerçek anlamda düşünen, sorgulayan ve araştıran insan beyni, neden kendi türünün dünya üzerinde bu derece üstünlük sağlayabildiğine kafa yoruyor. Yani insan ilerliyor. Akıl, yordam, keşfetme ve sorun çözme becerisi eşliğinde.
Böylelikle insan öğrendiklerini resim, müzik ve dil gibi soyutlamalarla gelecek kuşaklara aktarıyor. Kendi varlığı üzerinde “düşünebilme” yetisi ile hareket eden insan tarihsel süreçte önce büyüye sonra sırası ile dine ve en sonunda bilime doğru yol almıştır. Ve bu nokta da bizi hayvanlardan ayıran yaşamsal güdüler dışında ( beslenme ve türünün devamı) yine yaşamsal işlevlerle birlikte ancak bu seviyede kalmayıp, valığını anlamlandırma yolunda ki arayıştır.
Bunun en somut örneğide elbette iletişimdir. Tabii ki günümüz iletişimini örneklemek pek doğru olamayacaktır. Çünkü sanal ortam üzerinde çok olan ancak gerçekte yalnızlaşan bir toplum. Bir araya gel desen mevcut kotayı oluşturan sayıdan eserin gözükmediği insan grupları. İşte içi de boş olunca kaçınılmaz bir biçimde toplumun çöküşü hızlanıyor. İletişim temelde sağlam olmayınca onu oluşturan iletişim ağları ile de tek tek örülüveriliyor süreç.
Toplumsal ilişkinin devamlılığını sağlayan ve tekrarlanarak gelenek ile göreneğe dönüşen “değerler” ortak kurucu unsur kabul edilir ve uygulanır. Bununla birlikte doğrudan iletişime gerek kalmadan eylemlerden anlam üretir, algılar , paylaşır ve yeniden üretirler.
Yazının girişinde, bu ay içerisinde yani yaklaşık olarak son on gün içerisinde sadece “Eğitim” sorunumuz üzerinde yaşanan ancak tüm toplumu ilgilendirecek olayların şahitliğini yaptığımız basın haberlerini paylaştım.
Şimdi bu yazıdan sonra tekrar o haberlere bir göz atmanızı rica edeceğim ve son satırı lütfen buna göre değerlendirelim.
Çünkü 8 Ekim 2017 tarihinde gerçekleşen 3. olayda madde bağımlısı da olduğu iddia edilen genç zanlının kameralara söylediği sözler gerçekten hem çok çarpıcı hem çok can acıtıcı.
“ Bu hayatta unutulan değil iz bırakan ol!”
Türk toplumun geldiği süreçte, eğitim için binbir seferberlik planları var . Bunların içerisinde son açıklamalar ise 7 Ekim 2017 tarihinde yayınlandı. Buna göre MEB ve Diyanet’in imzaladığı protokole göre, okullarda okul dışından gelecek, İmam Hatip Lisesi mezunu ve sadece Halk Eğitim merkezinden sertfikalı kişiler ders verecek.
Temel Değerlerimiz acaba sacede Din ve Kuran mıdır? Bir toplum içerisinde yaşamanın erdemli duruşu önce ailede nasıl şekilleniyorsa ve sonrasında okul ile taçlanıp, insan olabilmek için ileri ki yaşamda ve de insan kalabilmek için örnek insan olma yolunda daha temelli konular yatmıyor mu?
Güzel Ülkem...
Güzel İnsanım...
Ancak araştırmayan, sorgulamayan ve herşeyi olduğu gibi kabul edenim.
O akıl bizde niye var ki?
Neden nefes alıyoruz ki?
Düşüne duralım...
Emel Seçen
FACEBOOK YORUMLAR