Dr. Haşim AYDIN

Dr. Haşim AYDIN

[email protected]

BEYKOZ’un Beklenen Depremi 2-B Kapıda

31 Temmuz 2013 - 12:33

Hani beklenen büyük İstanbul depreminin,  ne zaman olacağını bilen yok ta kehanetler muhtelif. Ama Beykoz’u bekleyen büyük deprem ünlü 2-B depremi. Ne zaman olacağı kehanet değil, takvim işlemeye başlamış.

Doğal depremlerden farklı olarak zaman ve şiddet ayarlaması yapılabildiğinden algılayanlarda beşik  ninnisi zannedenler mi ararsınız, siyasi otoriteye güvenin yarattığı psikolojiyle hipnotize olanını mı, siyasi yarar refleksiyle inanmak istemeyenini mi ararsınız.

Hangisi olursa olsun sonuçta narkoz yemiş uyku hali durumu. 2-B konusuna devlet kaynak yaratmak için yaklaşmakta. Maliye bakanı 10 milyar TL beklediğini söylemekte.

Oysa uzun geçimişi karmaşık ekonomik, sosyal, siyasal, ekolojik boyutlarıyla ele alınması gereken bu konu sağlam yasal dayanak, siyasal ve toplumsal uzlaşmayla halk devlet kucaklaşması sağlanarak çözülebilirdi.  

Artık çok geç önümüzde yasal takvime bağlı olarak hukuki süreç işlemeye başlamıştır. O nedenle olması gereken için zaman geçmiştir. Olacak olan için ne yapılmak isteniyor ona bakmak lazım.

  İstanbul’da 2-B arazisi olarak 3379 hektar alanla Beykoz 1. sırada (2.nin 4 katı) En değerli arazilerde Beykoz’da. Fakat Beykoz’lunun bu rayiç  bedelle alma şansı yok denecek kadar az. Ama parayı veren düdüğü çalacak. 

Çalacakta bir aksilik var önümüz seçim, düdük sesi uykudan uyandırır. Maazallah uyanan halk birde sandığa inerse hesap tutmaz.

O zaman süreç uykuya yatırılmalı ki hele şu seçim bir atlatılsın. Bunun da yolu  9 mahalle Özel Proje Alanı olarak Beykoz Belediyesi’ne tahsis edilir. Seçime kadar ödeme emri  vatandaşa tebliğ edilmemiş  olur. Siyasi ortam da suni gündem ve fısıltı gazetesi ile kontrolde tutulur, gerisi kolay.

     2-B sorunu sadece rayiç bedeli ödeyememe sorunu değildir.

Beraberinde kentsel dönüşüm içinde bedelini ödeyemeyenin konut sahibi olamaması sonucunu da kapsamaktadır.

Birini ödeyemeyen diğerini nasıl ödesin? Ayrıca rayiç bedeli ödeyerek hak sahibi olanların kentsel dönüşüm için talep edilicek parayı ödeyecek gücü yoksa orada kalma şansı yoktur.Gümüşsuyu,Soğuksu,İncirköy, Yenimahalle için imar planları onay aşamasında.

Mevcut yapı stoğu;  Rezerv yapı alanı ve riskli yapı kapsamında görülmekte. 6306 Sayılı Yasayla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı buraları kentsel dönüşüm kapsamnında  dönüştürecektir. Önümüzde çok kötü bir  yapılaşmayla sakatlanmış bir şehir var.

Herkesin kabulü. Ancak Yasanın ruhu bireysel hakları değil isminden de anlaşılacağı gibi Toplu Konut yapma imkanını teşvik etmek olarak ortaya çıkmaktadır. Gidişat ve yön bellidir. Sonuçta Boğaz’ın bu en değerli yerleri;  Zamanında sanayiye iş gücü olarak devşirilen insanlar ve çocukları için kimilerince çok lüks kaçmaktadır.

Açıkcası ya arsa ve konuta birlikte sahip olmak veya her ikisinden olmak sonucu çıkmaktadır.

      Osmanlı’dan bugüne mahalle toplumun çok sağlam bir sosyal kurumu ola gelmiştir. Son 30 yıldır başı bozuk bir kentleşme ve hele etrafı duvarlarla çevrili siteler; Ayrışmış,  birbirine iyi gözle bakmayan çatışma alanları yaratmaya müsait ortam hazırlamakta, sosyal barışı dinamitlemekte. Bunlara gerek yok. Medeni olmak,kentli olmak buradan geçmiyor.

Aksine ortak bir kent kültürü oluşturmakla mümkün. Beykoz’da bu kötü gidişe nasıl dur denir? Akla getirilmek istenmeyen bir çözüm olabilir mi? Mesela salt bir seçim stratejisi olduğu  aşikar olan, 9 mahallenin özel proje alanı olarak Beykoz Belediyesine tahsis edilmesi durumu halk yararına kullanılacak bir projeye dönüştürülebilir mi?

Cevabı niyette saklı bir soru. Mülkiyet sorunu ile birlikte Kentsel Dönüşümü gerçekleştirmek, üzerinde yaşayan halkın yararına mı olacak, yoksa kar amaçlı gayri menkul geliştirme projesinemi dönüştürülecek?  

Aslında her iki durumda ortaya çıkan zenginlik aynıdır. Fakat soru ortaya çıkacak değerin kime ait olacağıdır. Ortaya çıkacak zenginliğin hakça ve halk için bölüşülmesi mümkün görünüyor. Nasıl mı?

 

       Bahsedilen 2-B alanlarında; yerin değerli olması ve yeni imar planlarında yoğunluğun 3 kata çıkarılabiliceği düşünüldüğünde profesyonel bir proje ile  1/3 ‘ ü yükleniciye 1/3’ü yerinde oturan halka ait olmak üzere, 1/3’ü de fazla konut olarak elde kalabilmektedir.

Örneklersek Gümüşsuyu mahallesinde 2-B kapsamında yaklaşık 10.700 kişi oturmakta,yeni imarla da 38.000 kişilik yerleşim planlanmakta ,yani kabaca oturanlar için 4.000 bağımsız bölüm ihtiyacı karşılamakta,yine kabaca 12.000 bağımsız bölüm ortaya çıkmakta. Maliyet için  ve hak sahipleri için toplam  8000 bağımsız  bölüm dışında 4000 bağımsız bölüm fazlası oluşmaktadır.  

4 büyük mahalle için düşünüldüğünde sonuçta birkaç milyar dolardan  fazla bir rant oluşabileceği görülmektedir .

Bu kaynak hak sahiplerinin arsa bedellerinin ödenmesinde, mahallenin bütün kamusal bina ve altyapısının inşasında,sosyal donatı ve sosyal dayanışma kurumlarının inşasında kullanılırken tüm ilçenin benzer ihtiyaçları içinde kullanılmayı hedefleyerek, projeyi tüm ilçe halkının sahipleneceğini öngörmek lazım. Bilgilendirilerek halk bu yönde örgütlenebilmelidir. Rant çok büyük. Ama  sahibi kim olacaktır?

 

     Yazının başında kafası karıştırılan toplumun halini narkoz yemiş uyku hali diye tanımlamıştım.            Uyarıyorum! 

    Narkozdan ayıldığında ameliyatın acısı değil,kaybedilen şeyler yakıcı olacaktır! Siyaset kurumu seçime endeksli taktikleri ve onu besleyen hamaseti bir kenara iterek halk için, halkla birlikte örneklemeye çalıştığım benzer projeleri hayata geçirmek zorundadır. Varlık sebebi de bu olmalıdır!

Yunus Emre güzel demiş:  Bülbül hevestir ötmeğe

                                              Güle sarmaşıp yatmağa

                                              Bağban kasteyler satmağa

                                              Gül kadrini bilmez imiş…

Umarım tersi olur.

Dr. Haşim AYDIN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum