Yılın başından beri dünya ekonomisine damgasını vuran, 20 Ocak itibariyle Trump’ın imzalarıyla resmiyet kazanan ve ortamı bilinmezliklere sürüklerken, enflasyonist etkiyi de peşinden sürükleyen tarifeler konusunda sürpriz bir gelişme yaşandı.
ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesi, Trump’ın diğer ülkelere getirdiği vergileri yetki aşımı olarak nitelendirdi ve iptal etti. Öncelikle bu hamlenin o ekonominin kredibilitesi üzerinde nasıl olumlu bir etki yaratacağı tespitini dile getirmek lazım.
Sonuçlardan bağımsız olarak, öncelikle bağımsız yargı görüntüsünü sergileyen bu yapının, önümüzdeki süreçte ABD – yatırımcı ilişkileri açısından son derece olumlu yansımaları olacağını söyleyebiliriz. Diyeceksiniz ki, zaten ABD’nin böyle bir sorunu mu var? Trump tarzı devam etseydi, bu sorun kronikleşerek büyüyecekti.
Nitekim yaptırımlara rağmen, uluslararası düzeyde iş yapan ABD’li firmaların Çin’den çıkarken ülkelerine dönmek yerine, Hindistan’ı mesken tutması bunun en önemli göstergesi sayılabilir. Yani bu karar bir bakıma ABD’nin karizmasını kurtardı.
En kritik yanı ise gerekçesindeki vurguydu. Başkan’a tanınan yetkilerin aşımından bahsediyor ve Kongre’yi önemli kıldığını hissettirerek, yetkili merciinin burası olduğunu adreslendiriyordu. Bu zannedildiğinden de önemli bir akort yapmadır.
İşin bu tarafını değerlendirdikten sonra, peki şimdi ne olacak sorusunun yanıtının peşine düşelim. Öncelikle temyiz mahkemesinin Trump lehine karar verdiğinin altını çizelim; ama şimdilik. Eski kararla birlikte tarifeler hayatımızdan çıkacak ve eski sisteme mi dönülecekti? Böyle olacağını düşünmüyorum.
Kongre’de de çoğunluğun Cumhuriyetçiler’de olduğunu düşünürseniz, mesele buraya gelecek ve yüksek ihtimalle geçecekti. Şayet sayısal çoğunluğa rağmen geçmezse, asıl eğlence o zaman başlardı. Bu bir anlamda Trump’ın yara almasına neden olurdu. Ne var ki Trump’ın bu konuda tavrını sürdüreceği net gözüküyor. Nitekim Rusya’dan gaz alanlara yüzde 500’e yakın vergi çalışmasının hem demokrat hem de cumhuriyetçi kanadın ortak çalışması olarak yürütülmesi de bunun kanıtı.
Sonuç alınabilecek mi ya da sonuçları ne olacak işte o tarafı tartışmalı. Çünkü biliyoruz ki birincisi ekonomi bu tür zorlama mecbur kalmadıkça boyun eğmekten hoşlanmıyor. Bununla birlikte Trump’ın daha ilk günden imzaları atması, üretimi ABD’ye çekmekten çok, tedarikçilerinin belini kırmak, rakiplerini de dizginlemek için eli güçlü bir biçimde pazarlık masasına çekme eğiliminde olduğunu daha çok hissettiriyor.
Her şeye karşılık uygulamaya geçsin geçmesin, taleplerin erkene çekilmesinden fiyatlardaki ve tüketimde enflasyonist etkilerine kadar bir dizi sorunu, zaten sıkıntılı olan dünya ekonomisinin kucağına bıraktığı çok açık.
Bizim için önemli olan ise, biz ve bizim gibi kaynağa bağımlı, öte yandan dış kaynağını da turizm ve ihracat ile elde eden ülkelerinin başının derde girme riski. Zaten kur üzerinden canımız sıkkın, enflasyonla ilgili öngörülemezlik sürerken, açıkçası Trump sıkıtının boyutunu büyüttü. Üstelik tam olarak bizden ne isteyeceği daha belli olmadan.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR