Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Stokçular geri döndü

06 Kasım 2020 - 00:32

Döndük mü başa? Türkiye ekonomik sorunlar halledilemedikçe ‘bizden değil’ diyerek başlayan savunma mekanizmasının içinde kısır döngüyle yaşamayı sürdürüyoruz. Çok yakın zamanda dolarla ilgili yaşadıklarımız ortada.

Aylarca ‘şöyle olursa düşecek, böyle olursa çakılacak’ diye ortada konuşup, sonra iş kontrolden çıktıktan sonra ‘biz aslında rekabetçi kur uyguluyoruz’ diyerek bahane üreten ekonomi anlayışı, sorunlarla yüzleşmemenin ve bu nedenle ağırlaşan faturanın bedelini üstlenmemenin istikrarını sürdürüyor.

Şu an tam tersi söylenmesine rağmen, insanların büyük bir alım gücü sıkıntısı çektiği, geçinemediği, sahte enflasyon rakamlarına rağmen ikna edilemediği bir süreçteyiz. Daha önceyi hatırlayın.

Yine problemin kronik hal aldığı süreçlerde stokçular söylemi ortaya çıkmıştı. Hatta tanzim adı altında ve tanzim sistemini de zedeleyen çadırlarla şovlar yapıldı. Toptancıya baskın yapmaktan bu insanlara neredeyse terörist muamelesi çekmeye kadar acayip, acayip olduğu kadar da çocukça işlere imza atıldı.

Bugün asgari ücreti neredeyse Çin’in dahi altına gerileyen bir ülke gerçeği içerisinde bir yandan zam, bir yandan sıkılaşma, öte tarafta da göstermelik övgüler süre gidiyor. Şimdi neredeyse başladığımız yere geri döndük.

Artan fiyatların stokçulardan kaynaklandığı söylenmeye başlandı. Peki filmi başa sarıp tekrar soralım. Kim bu stokçular? Bugüne kadar kaç kişi yakalandı? Yakalananlar gerçekten stokçu mu çıktı? Nasıl bir cezai yaptırım uygulandı?

Stok dediğiniz, karaborsa ile birlikte anılması gereken bir durumdur. Yani stoktan fırsatçılık yapmak, ancak karaborsa dönemlerinde mümkündür. Oysa şu an Türkiye’de tezgahlara ya da raflara çıktığınızda ürün sıkıntısı yok.

Problem o ürüne ulaşılamamasıdır. Önlem olarak ne yapılıyor? İthalat... Son olarak bu ülkenin geleneksel yemeği mercimek ithalatının bile önünü açacak, gümrük sıfırlama olayına gidildi. Bu sadece bir örnek. Sürekli bir ithalata dayanma ve ithalatla terbiye etme edebiyatı dinliyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaptığı konuşmada stokçuluk faaliyetlerine göz yumulamayacağını açıklayıp “Spekülatörlerin fiyatları yükselttiğini gördüğümüzde ithalat yolunu açıyoruz” dedi.

Faiz, enflasyonda hangisi sebep hangi sonuç aklı karışan bir yaklaşım ne yazık ki burada da sınıfta kalıyor. İthalat ile terbiye ancak, gelecek sene sizi ithalata kesin bağımlı kılacak bir sürecin kapısını açar. İthalatı açarak, üreticiyi ya da aracıyı disiplin altına alacağını zannetmek büyük bir yanılgıdır.

Ancak istihbari bir vurgun öncesinde geçici olarak başvurulacak bu yöntem, Türkiye’nin iktisadi politikası haline geldiyse, orada problem başka demektir. Ülkenin temel sorunu maliyetlerin yükselmesi, plansız üretim modeli ve küçük üreticinin geliştirilmesi yerine, büyük şirketlere kurban edilmesi prensibidir.

Bu sayede yıllar içerisinde net ithalatçı noktaya geldik. Demek ki ithalatın kapısını açmak sorunu çözmüyor. Üretimde bazı şeyleri değiştirmeniz ya da düzeltmeniz gerekiyor. İnsanları üretim yaptığına pişman etmezseniz, üretim aşamasında da yönlendirirseniz, önce iç piyasanın ihtiyacı karşılayıp, fazlasını ihraç etme anlayışına gelirseniz sorunu çözersiniz.

Yoksa dün olduğu gibi bugün de stokçu arar durursunuz. Olan da üreticisinden perakendecisine, tüketicisinden gerçek ithalatçısına alnının teriyle imal eden ya da satın alana olur. Bahane üretmeyi bırakın artık; Türkiye üretimsizleşmiş, üreteni de cezalandıran halinden kurtarın.

[email protected]
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum