Çetin ÜNSALAN

Çetin ÜNSALAN

EKOPOLİTİK
[email protected]

Ertelenen talep ve gerçekler

10 Aralık 2020 - 01:35 - Güncelleme: 10 Aralık 2020 - 01:42


Yabancı yatırımcılarla bir araya gelen ekonomi yönetiminin sözlerine mercek tutmaya devam edelim. Zira konuşmalar önemli ama içerik bakımından büyük sapmalara sebep olabilecek okuma hataları içeren bir yapıdaydı.

Yabancı yatırımcılarla yapılan zirvede konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın bugün mercek altına alacağımız cümlesi ise ertelenmiş taleplerle ilgili. Bakan  Elvan şöyle dedi:

İkinci nokta ise hem tüketim hem de yatırım cephesinde ertelenmiş bir talep olduğu gerçeğidir. Piyasalar normale döndüğü an bu talebi karşılayabilecek kapasite ve donanıma sahip ülkeler rakiplerini geride bırakma şansına erişecekler ve ekonomilerini hızla büyütebilecekler.”

Vurguya baktığınızda tamamen haksız bir tespit demek mümkün değil. Hatta işi temenni aşamasına dökersek ‘keşke’ dedirtecek özellikler de barındırıyor. Fakat diğer faktörleri göz ardı ederek yorumladığınızda, iki gün sonra yaptığınız ekstra yatırımlarla ortaya müşteri bekleyen bir firma ya da icranın kapıyı çaldığı bir tüketici çıkarabilirsiniz.

Öncelikle pandemi nedeniyle ertelenen bir talep elbette var. Çünkü insanlar bu dönemde kaynaklarını acil ihtiyaçlarına yönlendirdiler. Parası olmayanlar ise ne yapıyor, kimsenin tam olarak bir fikri de, soran da yok.

Bilhassa Türkiye özeline baktığınızda sadece borçlandırılarak atlatılmaya çalışılan bir destek anlayışı da var. Ama dünya geneline mercek tuttuğunuzda yapılan hibe yardımların da ancak günü kurtaracak miktarlar düzeyinde olduğunu bilmemiz, bu süreçte işini ya da gelirini büyük ölçüde kaybeden insanlar ve firmalar gerçeğinin farkında olmamız gerekiyor.

Diyelim ki pandemi sürecini atlattık. Peki ertelenen talep harekete geçer mi? Öncelikle görece bir kıpırdanma olsa da, güdükleşen talep, dünya genelinde dağ gibi bekleyen arzı karşılamaktan çok uzak olacaktır.

Yani bu da müthiş bir mücadele alanı demektir. İşte tam bu noktada ‘hazır olmak’ kavramını iyi okumamız gerekiyor. Süreç içinde tüketiciye doğru davranış sergileyen, fiyat kalite optimizasyonunda kendisini geliştiren, dijitalleşme gibi dönüşümlerle en hızlı hizmet verecek noktaya ulaşabilenler burada bir adım öne çıkacak.

Burada beklenen talep de, öngörülenden düşük olacaktır. Çünkü son derece borçlu, alım gücünü ve işini kaybetmiş insanlar gerçeği önümüze gelecek. Bunların pandemiden kaynaklanın yargıdan dolayı da hemen aşırı borçlanma eğilimi göstermeyeceği açık.

Öyleyse süreç sonrasında öngörülen talep hem söylenen kadar büyük değil, hem de ekonomik gerekçeler umulan kadar bir talebi hayata geçirmeyecek. Firmalar deseniz orası tam evlere şenlik.

Çünkü 2 binli yıllarda uygulanan kredi ile talebi harekete geçirme politikasının iflas ettiği süreçten beri ciddi bir arz şişkinliği var. Pandemi olmasaydı da evliliklerin ya da iflasların yaşanacağı bir süreç yaşanması kaçınılmazdı.

Bu nedenle beklentinin altında kalacak ertelenen taleplerle, zaten şişkin olan arzın çarpıştığı noktada gerçekten iyi olanlar ayakta kalacak, rakipler dünya genelinde olacak ve günün sonunda çok firma kapısına kilit vururken, işsizlik ve işsizliğe paralel de talep daralacaktır.

Tüm bunları görmezden gelerek vitrine mal koyar, umut dağıtırsanız, biri mağazanın içine bakıp şöyle der: Vitrindeki malı anlatıyorsun ama raflar boş. Bilmem anlatabildim mi?

[email protected]

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum