Türkiye, son gaz açılımıyla birlikte enerji maliyetleri üzerinden cari açık meselesini gündemine aldı. Cari açık son derece kritik bir konu. Özellikle finanse edemediğiniz dönemlerde çarpan etkisiyle ülkeye maliyeti dört işlemin ötesinde oluyor.
Konuyu gündeme almak güzel de, cari açık sorununu sadece enerji giderlerine bağlamak yanlış. Temelde ‘enerji giderlerimiz var; bunlar olmazsa cari fazla veririz’ söylemi dar bir bakış açısıdır.
Türkiye’nin cari açık sorunu, esasen dış ticaret yapısından kaynaklanıyor. Bunun içinde de sadece bir kalemi alıp, meseleyi halledeceğini söylemek topu taca atmaktır. Halen üretimimiz içindeki ithalat payı çok yüksek.
En önemlisi bir planımız ve envanterimiz halen bulunmuyor. En güzel örneği domates üreticileri… Pandemi sürecinde ekilmedik bir karış toprak kalmaması isteyip, sonrasında da insanları kaderlerine terk etmek skandal bir yaklaşım olmakla beraber, önümüzdeki yıl domates fiyatlarının yokluktan artacağının en net işareti.
Türkiye’nin acilen sanayi, tarım ve işgücü envanterlerini yapması gerekiyor. Israrla bu konuya dikkat çekiyorum ve ısrarla da söylemeye devam edeceğim. Çünkü planlı bir ekonomi olmadan, hayal ettiğimiz bir yapıyı yakalayamayız. Planlı bir ekonomi de ancak veri ile sağlanabilir.
Bu veri sizin yol haritanızı, önceliklerinizi, yatırımlarınızı, sübvansiyonlarınızı belirler. Salma usulde ‘ben teşvik verdim’ demekle olmaz. Teşviğin kime gittiği ayrı bir tartışma konusu olarak kenarda dursun, bir ihracat fetişizmi içinde bile kaş yapayım derken göz çıkarabilirsiniz.
Bunun en güzel örneklerini yaşıyoruz. Miktar bazında ihracat artışlarından kaynaklanan ciroyla övünüp, birim başına daha az kazanan basiretsiz tüccar gibi yaklaşımlardan vazgeçmemiz gerekiyor.
Çünkü bu ya iflası ya da gizli iflası getirir. Her şeyi ihraç etmekten de vazgeçmeliyiz. Para kazanacağımız malları ihraç ederken, sattığımız için yurtdışında ihtiyacımızı daha pahalıya giderdiğimiz bir akıl tutulmasının da önüne geçmeliyiz.
Yani üretimde, iç pazarda, ihracatta ve sektör desteklerinde ezberlerimizi bozmalıyız. Aksi takdirde dış ticaret açığı vermeye de devam ederiz; cari açık sorununu yaşamaya da… Bugünkü tartışılan haliyle durum çok dramatik.
Borca batmış ve geliri giderini karşılamayan bir vatandaşın, piyango bileti alıp sonra da ona büyük ikramiyenin çıkmasını hayal ederek, gününü geçirmesinden farklı bir şey yapmıyoruz. Ekonomi hamaset kaldırmaz.
Hamasetin tek çıktısı, daha büyük fatura, yıkılan hayaller ve kaybolan inanç olur. Hepsinin de ayrı ayrı maliyeti vardır. Şimdi her köşede ekonomi anlatan, ekonomi kurmaylarına soruyorum. Bu kadar net konuşuyorsunuz da, elinizdeki veri nedir? Sorun karşımıza gelince ‘aldatıldık, yanıldık, bizi affedin’ deme lüksü mü?
FACEBOOK YORUMLAR