Her gün ekonomi sayfalarını, kanallarını ya da internet sitelerini açtığınızda yeni bir masal dinlemekten siz de yoruldunuz mu? Gerek dünyada, gerekse de Türkiye’de yaşananları bir sürpriz ve olmaması gereken bir gelişmeymiş gibi anlatıp, tersine ikna edecek bahaneler üretmekten yorulmadılar.
Oysa şu bir gerçek ki dünyada yaşananların hiçbiri sürpriz değil. Ne artık parasal genişlemeler çare oluyor; ne de alınan tedbirler. Ne yaratılan siyasi gündemlerdeki jeopolitik riskler ekonomideki çöküşü gizleyebiliyor; ne de suni kavgalar.
Yetkililerin satır aralarında sıkça dile getirdiği; ama genel fotoğrafı kurtarmak adına sonradan güvencin rolü oynadığı oyun bıkkınlık verdi ve artık gişe yapmıyor. Bir de finans piyasaları gerçeği var tabi.
Dünyanın en net ve uyarıcı açıklaması bile yapılsa, son derece önemli ve risk arttırıcı bir gelişme de olsa, ‘aslında’ diyerek başlayan cümlelerle, olumlu bir gerekçe yaratmanın telaşı içerisinde, artık acınacak bir hal almaya başlayan fotoğraf vermeye başladılar.
Fakat tüm bu yaşananların nedeni çok belli. Dünyada 2 binli yıllarda uygulanan yanlış ekonomi politikaları, aşırı ve karşılıksız hale gelen genişlemeci tavır, kredi yoluyla talep yaratıp ekonomi yönetme hayallerinin sonuçlarını yaşıyoruz.
Bu süreci akıllı kullananlar, bollaşan parayı finansman yapıp, geleceğin ekonomisinde söz sahibi olacak yatırımlara imza attılar. Bugün de yarına ilişkin bu kavga, ticaret savaşları adı altında yaşanıyor.
Bir grup siyasetçi, bir takım finansçı kafasına aldanarak, bu işin sonsuza kadar döndürülebileceği inancıyla ve kazanılan her 1 birime 10 kat değer katacak bir sanal ekonomi gölgesinde bu rezaleti yarattılar.
Süreci doğru okuyanlar ve sürdürülemez olduğunu bilenler önlem alıp, hazırlık yaparken, bizler gibi ülkelerdeki yöneticiler elde ne var ne yok satıp, üstüne borçlanıp, imtiyaz dağıtarak, halka sundukları sahte bir refah içerisinde siyaset yapabileceklerini sandılar.
Lakin deniz bitti. Şimdilik pandemi gerekçesine sığınan, geçtikten sonra yeni bir bahane ya da onların deyimiyle piyasalara hikaye yazmaya çalışanlar da biliyor ki, artık bu masalı kimse dinlemek istemiyor.
Çünkü dünyada işsizlik artıyor; firmalar ya birleşiyor ya kapanıyor. Borçlar döndürülemez seviyeye geldi. Siyaset de bu hatayı yaparak, işi oya tahvil ettiğini itiraf edemediğinden suçu bazen merkez bankalarına, bazen çıkar gruplarına, bazen de muhalefete atıyor.
Bize özel bir yorum eklemem gerekirse, bu ortam içerisinde dolara ihtiyacı olan, sattığından para kazanamayan bir görünüm içerisinde, günü birlik hareketlerle işi ötelemeye çalışıyoruz. TL hareketine kısıtlama getirilen finans kuruluşlarına ‘yatırım şartıyla’ swap olanağı vermek de, dövizdeki hareket de, risk algısıyla yükselen altın da, reel sektörün gönlünü görümünde hoş edecek, ama hiçbir sorunu çözmeyecek hamaset de bundan öte bir anlam taşımıyor.
Hepsinden ilginç olanı ise, bütün bu olanların, herkesin gözü önünde yaşanmasına rağmen, ortaya çıkan gelişmelere şaşıran insanların olması. Hoş ben onların şaşırdıklarına da inanmıyorum ya neyse.
‘Ekonomide ne oluyor’ sorusuna yanıt arıyorsanız iki cümleyle anlatabilirim. Dünyada ‘fatura ödeme zamanı geldi.” Bizde ise ‘sakin olun, sadece para bitti.’
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR