Bir bütçe düşünün ki, yaklaşık her üç birim harcamasından birini tarım ve doğal kaynaklar sektörüne ayırsın. Hele ki pandemi sürecinde ne kadar anlamlı bir hareket değil mi? Oysa mesele sadece bu süreçle ilgili değil.
Önümüzdeki yıllarda gıdayı yönetenin dünyayı yöneteceğini ve bağımlılıktan kurtulmanın en büyük kriteri olduğunu düşünmek gerekiyor. Öyle bir süreç yaşıyoruz ki, paranızla bile gıda ürünü bulmanız güç.
Birçok ülke tarım ürünleri ihracatına kısıtlamalar getirdi. Yani bir aşı ya da ilaç bulunması kadar kritik bir başlık haline dönüştü. Yetmedi... Yine öngörülen giderin yaklaşık yüzde 17’si yeni ekonomiye uyum adına ayrılabilir mi? İnovasyona ve dijital dönüşüme bu kadar yatırım yapmak hayalinizde canlanıyor mu?
Şimdi bazı okurlarım, pandemi krizi ve ekonomik daralmanın yaşandığı böylesi olağanüstü süreçte, ütopik bir ülkeden bahsettiğimi ya da olması gerekeni bu tip örnekler vererek, Türkiye’nin 2021 bütçesini eleştirdiğimi düşünebilir.
Evet ülkemizin Meclis’teki bütçesini eleştiriyorum; ama hayali bir bütçeden söz etmiyorum. Avrupa Birliği’nin 2021 yılı bütçesindeki durumu aktarıyorum. Kim bu Avrupa Birliği? Genel anlamda baktığımızda, yani Avrupa olarak ele aldığımızda dış ticaretimizdeki payı yarıya yakın olan coğrafya...
Biz üreticimizi ithalata kurban edip, bunu da arz güvenliği ve fiyat istikrarı bahanesinin arkasına saklarken, en büyük müşterimiz ya da ithalat adresimiz, çareyi üretim süreçlerindeki verimliliği arttırmakta ve üretime kaynak aktarmakta bulmuş.
Garip bir çelişki değil mi? Tarım ülkesinde 2021 bütçesinde tarımın aldığı pay öngörülen giderler içerisinde sadece yaklaşık yüzde 3... Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın esamesi bile okunmuyor. Bütçenin öngörülen giderinin yarısı ise Hazine ve Maliye Bakanlığı’na gidiyor. Vergi ve prim silinse bu kadar pay ayrılmaz. Ama o konuşulmuyor bile...
Bazıları bu söylenenlere inanmayacaktır. Rakamlarla vereyim. AB’nin onaylanan bütçesinde öngörülen gider 166 milyar avro, tahmin edilen bütçe açığı da yaklaşık 2 milyar avro. Tarıma ayrılan rakam 59 milyar avro. İnovasyon ve dijital dönüşüme ise 21 milyar avro. Bizde bütçenin yarısını Hazine ve Maliye Bakanlığı oluşturuyor demiştik. AB bütçesinin içindeki kamu yönetiminin payı sadece 10 milyar avro.
Dönelim bize... 2021 yılında öngörülen gider yaklaşık 1,3 trilyon TL. Hedeflenen bütçe açığı 245 milyar TL. Yani giderin de, gelirin de neredeyse yüzde 18’i. Burada kalırsak öp başına koy. AB’deki öngörülen açık takribi, yüzde 1,5. Tarıma giderlerin içinde ayırdığımız pay destekler ve yatırımlar dahil 42,4 milyar TL ile yüzde 3 civarı... Hazine’ye öngördüğümüz pay ise 528 milyar TL, yani olası giderin neredeyse yüzde 40’ı...
Bize ait olan bu rakamlar ise ‘Bütçenin sahibi bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisidir’ diye açıklama yapan ve bütçe detaylarını aktaran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın bütçe sunuşundandır.
Ayrıca Oktay’ın bu fotoğrafın bütçede V tipi bir toparlanma ve normalleşme planı vurgusunu da hatırlatırım. Her zaman altını çizdiğim bir konuyu tekrar hatırlatayım. Cebinizde çok ya da az para olması tek başına belirleyici değildir.
Ekonomi bir öncelikler sistemidir. Demek ki en büyük müşterimiz ile bütçe kıyaslaması yaparsak, bizim önceliğimizde tarım ve dijital dönüşüm yok. Peki bu bakış açısının yarında yeri var mı? Takdir sizin...
Bütçede tarıma aslan payı diye başlık atıp ‘bir şeyler değişiyor mu’ düşüncesine kapıldıysanız, bunun için affınızı dilerim. Ama benim kast ettiğim tarım ülkesi (!) Türkiye’ninki değil; onaylanan AB’nin bütçesiydi.
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR