Alnından dudağına doğru süzülen ılık kanın kokusu tüm dünyayı sarmış gibiydi. Büzülüp kaldığı duvarın dibinde, sıkı sıkıya kapanmış perdenin arasından gözüken bir parça gök yüzüne bakıp birkaç saat öncesini düşündü. Allah’ım yardım et bana. Yardım et! Arkadan bağlı elleri uyuşmaya başlamıştı. Parmaklarını hareket ettirmeye çalışırken canı acıyordu. Açılan kapının sesiyle birazdan yaşanacakları görmemek için gözlerini sıkıca kapadı.
‘’Korkma. Sakinleş biraz Derya ne olur. Kalbinin sesini duyuyorum. Beni tanımıyor musun? Sana zarar verecek bir şey yapar mıyım hiç? Söylesene! Konuşsana!’’ Bir hışımla tuttuğu omuzları sarsarken sesi şiddetleniyordu. ‘’ Yüzüme bak! Aç şu gözlerini! Aç dedim sana!’’ Derya’nın sımsıkı yumduğu gözlerinden akan yaşlar alnından akan kanla karışıp yanaklarından göğsüne damlıyordu. Sarsıntının şiddeti gittikçe artarken, yediği tokadın darbesiyle dudağı patladı. Kapaklandığı yerdeki halının keskin kokusuyla ağzına dolan kanın tadı midesini bulandırdı ve kusmaya başladı.
‘’ Derya! Aşkım ! Derya ne olur affet! Vurmak istemedim Derya ne olur bir şey söyle! Derya!’’
Derya’nın tüm bu olanlar karşısında sessiz kalması Mehmet’i daha da sinirlendiriyordu ama bu sefer korkmaya başlamıştı.
‘’ Tamam gel hadi üstünü çıkaralım. Banyoya gidelim hadi kalk.’’ Derya yaşadıklarının şokunda yarı baygın kalakalmıştı. Ağzından cılız iki kelime çıktı.
‘’ Bırak beni.’’
Sabah evden çıkarken telefonda Mehmet’ e görüşmek istemediğini söylediğinde gayet neşeliydi. Mehmet onun için daha önceki flörtlerinden biraz farklıydı çünkü bu sefer hiç olmak istemediği bir yolun başında hissetmişti kendini. Sanki o yolda adım atarsa, asla istemediği bir durum olan evlilik yoluna girecekti ki bu Derya için dünyanın sonu demekti. İki ablasının da hüsranla sonlanan evlilikleri önünde koca birer ders niteliğindeydi onun için. ‘’Aman ablacığım sakın ha evlenme. Bekarlık sultanlıktır’’ öğütleri onun yaşam dersi olmuştu. Düzgün fiziği, kısık buğulu bakışlarının arasından süzülen çöl rengi gözleri, dolgun dudaklarıyla erkekleri baştan çıkarmaya yetecek doğal bir güzelliği vardı Derya’nın ve bunun farkına vardığında henüz on beş yaşındaydı. Yıllar çocuksu güzelline olgunluk katmıştı sadece. Üniversite bitip iş hayatına atıldığında, çapkınlıkları onun sabit bir işte çalışmasına engel oldu. Her girdiği şirkette bir çalışanla birlikte olur, sonra da olay duyulunca ya kovulur ya da kendi istifa ederdi. Erkekler onun için gönlünü eğlendirdiği varlıklardı sadece.
Reklam şirketinde işe başladığı ilk gün gözüne kestirdiği Mehmet’i elde etmek, Derya için pek de zor olmamıştı. Bu ilişki bugüne dek yaşadıklarından farklıydı. Ona karşı şimdiye dek hissetmediği duygular hissediyordu. Mehmet bazen aşırı kıskançlık yapıyordu ama bu Derya’nın çoğu zaman hoşuna gitmişti. Sinirlendiği zaman eliyle geriye doğru attığı kumral saçları, uzun kirpiklerinin arasından öfkeyle bakan kahverengi gözleri, düzgün ellerini adeta dans ettirircesine savurarak konuşurken ki harareti, onu Derya için daha çekici hale getiriyordu. Mehmet’in ara sıra tutan kıskançlık nöbetleri dışında bir sorunları yoktu. Sadece bir kere ‘’Seni öldürürüm’’ demişti Derya’ya. Kıskançlığın son noktası bu her halde diye düşünüp aklını başından alacak ustalıkla öpmüştü Mehmet’in dudaklarını o zaman. Her defasında onu istediği kıvama getirmeyi becermişti. Ta ki dün akşam masasında gördüğü çiçeklerin üzerindeki notu okuyuncaya kadar.
‘’Altıncı ayımız kutlu olsun sevgilim.’’
Derya notu okuyunca bir anda beynine hücum eden soru yumağıyla karşı karşıya kaldı. İlişkilerinin boyutu, bu sürede yaşadıkları ve Mehmet’in ona karşı olan aşırı sahiplenici tavrı koca bir buket halinde karşısında duruyordu. Aklındaki gereksiz sorular ve boğazını sıkan yüzlerce kelime Derya’yı sıkıştırırken, beline sertçe dolanan kolların arasında kendine geldi.
‘’Nasıl? Beğendin mi?’’ diyerek Derya’nın dudaklarından küçük ama sert bir öpücük aldı Mehmet. ‘’Hadi hazırlan yemeğe gidiyoruz.Sana bir sürprizim var.’’
‘’Mehmet şey … Biz bu akşam Nuray’la sözleşmiştik.’’ Derken Nuray’a göz kırparak durumu idare etmesini isteyen bakışlar atıyordu.
‘’Bu akşam bizim için yani anladığım kadarıyla sadece benim için özel bir gece. Hazırlan dedim. Seni aşağıda bekliyorum.’’
Derya’ya hiçbir söz hakkı bırakmadan ofisten koşar adım çıkan Mehmet’in öfkesi gözlerinden okunuyordu. Nuray Derya’yı daha da kızdıracak ve aslında karar almasını sağlayacak cümleleri sıralamaya başladı. ’’Derya’cığım seni çok kez uyardım. Bu Mehmet karısının onu aldatmasından sonra değil sana kendine bile güvenmiyor artık. Ciddi tedavi gördü biliyorsun. Adam aşırı kıskanç. Değişemedi. Değişmeyecek de. Bu aşırı sahiplenmeleri falan hep o kadın yüzünden. Bir de kadın Mehmet’in en yakın arkadaşıyla aldattı onu bili…’’
‘’ Nuray yeter! Tamam biliyorum. Yarın görüşürüz iyi akşamlar.’’ Derya hızlıca ofisten çıkıp Mehmet’in arabasına bindi. Mehmet biraz daha sakin görünüyordu. ‘’ Sana altıncı ayımız diyorum, sürprizim var diyorum, bana Nuray diyorsun. Gerçekten ne yapıp edip beni sinirlendirmenin bir yolunu buluyorsun değil mi? ‘’ Uzanıp Derya’nın dudaklarını sertçe öpmeye çalışırken, Derya cılız elleriyle kaslı kolları iterek Mehmet’i uzaklaştırdı. ‘’ Canımı acıtıyorsun. Bu sert tavırlarından bıktım. Bana sahibimmiş gibi davranmayı kes artık. Beni boğma ya! Sıkma! Anladın mı? Emrivakilerden de hiç hoşlanmam. Şimdi eve gitmek istiyorum. Hatta bir süre de görüşmezsek iyi olur. Hoşça kal! ‘’
Arabanın kapısını sertçe çarparak hızlıca uzaklaşırken, aklında Mehmet’in şaşkın ve kızgın yüz ifadesi vardı. Eve vardığında telefonundaki yirmi yedi cevapsız aramayı umursamadan sesi kısık bir şekilde masanın üzerine bırakıp, sabah başına geleceklerden habersiz kendini yatağa attı.
Evden çıkıp arabasına doğru yürürken telefon titremeye başladı. Bundan kurtuluş olmadığını düşünerek cevap verdi. ‘’ Efendim Mehmet?’’
‘’ Derya bu kaçıncı arayışım! Neden cevap vermiyorsun? Çok korktum.!’’ Mehmet bir yandan Derya’yla konuşurken aynı zamanda onu takip ediyordu.
‘’ Mehmet benim biraz yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı. Nasıl toparlayacağımı bilmiyorum ama sana söylemek istediğim şeyler var… Bak… Biz seninle bugüne kadar gerçekten çok iyi vakit geçirdik. Güzel şeyler paylaştık. Yaşattıkların için sana çok teşekkür ederim… Ama ben artık bu ilişkiyi sürdürmek istemiyorum… Alo?... Alo Mehmet duyabiliyor musun? Alo? ‘’ telefonu kulağından çekip ekrana baktığında kapanmış olduğunu gördü. Tekrar aramaya cesaret edemedi ve arabasına binip kontağı çalıştırdığı anda kapısı açıldı. Mehmet sağ eliyle kavradığı Derya’nın saçlarından geriye doğru çekip sert bir hareketle direksiyona çarpıp kadını bayılttı ve kucaklayıp yan koltuğa oturttu. Çaktırmadan etrafı kolaçan edip kendilerini kimsenin görmediğinden emin oldu ve direksiyona geçerek hızlıca uzaklaştı.
Şimdi karşısında kanlar içinde duran kadın ondan kendini bırakması için yalvarıyordu ama onun aklından tek bir şey geçiyordu. ‘’ Beni bırakma’’
‘’ Derya bak seni bırakmamı isteme benden. Beni terk etmekten bahsetmeyi de bırak. Ben sensiz yaşayamam anlamıyor musun? Çok seviyorum kızım seni! ‘’Bir yandan elindeki pamukla kadının yüzünden akan kanları temizlerken bir yandan da ifadesinden ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu çünkü Derya hiç tepki vermeden öylece karşısında oturuyordu. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Derya suskunluğunu bozdu.
‘’ Mehmet sen hastasın… Bana bu yaşattığının başka türlü bir açıklaması olamaz. Şu halime bak. Halimize bak ya! Ellerim bağlı ağzım yüzüm dağılmış hala bana aşktan sevgiden bahsediyorsun. Seninle kalmamı istiyorsun. Ne yani şimdi hiçbir şey olmamış gibi sana sarılıp tamam mı diyeceğim? Gerçekten bunu mu bekliyorsun benden Mehmet? Aklın şu yaşananları alıyor mu? Bak, şimdi şu ellerimi çöz. Üstümü başımı toplayıp çekip gideyim buradan. Yemin ederim kimseye bir şey anlatmayacağım. Bugün tüm bu olanlar yaşanmamış gibi hayatımıza devam edelim. Beni unut. Ben de bu olanları unutayım. Hadi çöz şimdi ellerimi. Lütfen Mehmet. Bırak beni. Lütfen!’’
‘’ Hastayım öyle mi? Hastayım!’’ Yüksek sesle içten bir kahkaha atar. ‘’ Hasta olan sizsiniz asıl kızım siz! Kadınlar! Şeytanlar! Önce her şeyimi önüne serdiğim karım. Bu hayatta gerçekten sevdim dediğim ilk kadın… Hah! Sevdiğim! Sonra da sen! Biliyor musun Derya, bir insanı sevmekle başlar her şey! Asıl olan sonrasıdır. Sonrasında ilk başladığın yerde olabilmektedir sır. Sevgide kalabilmek. Hep ilk günkü gibi. Hep aşkla.’’
Derya afallamıştı. Şaşkınlığını gizlemek istediğinden gözlerini Mehmet’ten kaçırıyordu. Karşısında az önce kendisine şiddetin her türlüsünü uygulayan adam mı vardır gerçekten? Mehmet konuşmadan yavaşça Derya’yı ayağa kaldırıp ellerini çözdü. ‘’ Hadi git. Özgürsün.’’
Derya Mehmet’in gözlerine ilk defa bakıyormuşçasına baktı. Emin misin der gibi bir hali vardı ama konuşup her şeyi berbat etmek istemediğinden sustu. Mehmet’in gözlerindeki yorgun ve bıkkın ifade Derya’yı garip bir şekilde rahatlatmıştı. İplerden kurtulan bileklerini ovalarken Mehmet’le son kez göz göze geldiğinde ona acıdığını, hatta onu affettiğini hissetti. Gayet sakin ve yavaş bir şekilde yürüdü. Masanın üzerindeki arabasının anahtarlarını alıp çantasına attı ve evden çıktı. Arkasına dönüp bakarsa kalabileceğini düşündü ve bu fikirden ürktü. İçini kaplayan anlayamadığı saçmalıktaki hüzünle arabasını nereye gittiğini bilmeden sadece sürüp gözden kayboldu. Camdan uzaklaşan sevgilisine bakan Mehmet, az önce Derya’nın oturduğu ve birkaç damla kanını bıraktığı berjere oturup bir sigara yakarak içine derin bir nefes çekerken, Derya’nın ona geri döneceğini bilmenin verdiği huzurla beklemeye başladı.
FACEBOOK YORUMLAR